Orta Asya’da yer alan Türk cumhuriyetleri bugüne kadar
seyahat etmediğim bir coğrafyaydı. Kırgızistan bu büyük coğrafyada ziyaret
ettiğim ilk ülke oldu. Önceden yaptığım araştırmalarda ülkenin özellikle doğa
turizmi için paha biçilmez olduğunu farkettim. Ülkenin kuzeyinde bulunan Isık
göl ve Tanrı dağları ziyaretçilerine eşsiz manzaralar sunuyordu. Bizde 4 günlük
kısa seyahatimizde rotamızı bu tema üzerine planladık.
Kırgızistan rotamız |
Kiralık arabamız Honda Stepwagon |
Türkiye ile Kırgızistan arasında 3 saat fark var. Uçaktan
indiğimizde Kırgızistan’da şafak sökmeye yaklaşırken, bizim bünyemiz derin bir
gece uykusu için son çırpınışlarındaydı. Hem para bozdurmak hem de güzel bir
kahvaltı yapmak için vakit geçirmeden Bişkek’e doğru yola çıktık. Havaalanı ile
şehir merkezi arası 30 kilometre. Önünden geçerken şans eseri bulduğumuz Taksim
Restorant’ta hem güzel bir Türk kahvaltısı yaptık hem de Kırgızistan’da çalışan
bir Türk abimizle tanıştık. Kendisi sağolsun bize güzel bir Türk misafirperverliği örneği gösterdi.
Bişkek Taksim restoranda şoförümüz Marat ve Bekir abimizle |
Kahvaltıdan sonra “haydi Marat”dedik. “Yol bizi bekler”
Tokmok şehri |
Geceden yağan yoğun yağmurun ıslattığı Bişkek sokaklarından
ilk durağımız olan Burana Kulesi’ne doğru yola çıktık. Bişkek’e 85 kilometre
uzaklıktaki Tokmok şehri yakınlarındaki Burana kulesi Karahanlılar döneminden
kalma ve tarihi ipek yolu üzerinde. O zamanlarda Karahanlıların başkenti
Balasagun’da gözetleme kulesi olarak kullanılıyormuş. Alanda başka yapılarında
bulunduğu çizimlerden anlaşılıyor. Günümüze sadece Burana kulesi kalmış. Giriş adam
başı 50 som. Kulenin tepesine dik bir merdivenden çıkılabiliyor.
Burana Kulesi gözetleme amaçlı kullanılıyormuş |
Kuleyi ve
kulenin arkasındaki balbalları gördükten sonra Tokmok’ta kısa bir mola verdik
ve Isykgöl kıyısındaki Cholpon Ata’ya doğru yola çıktık.
Burana kulesi çevresindeki balballar |
Cholpon ata’nın girişinde dağlara doğru Petroglyph adında
bir açıkhava müzesi var.Herhangi bir tabela yada işaret olmadığı için bulmak
biraz zor oldu. 1000 küsür yıllık
taşların üzerine çeşitli resimler çizilmiş. Genellikle hayvan resimleri.Türk
tarihinin bilinen en eski kalıntılarından biriymiş. Ne yazık ki müzenin
girişindeki tek bilgilendirme tabelası
bile kiril alfabesinde olduğundan daha fazla bilgi edinemedik. Giriş adam başı
50 som.
Petrogyliph müzesi |
Cholpon Ata Isykgöl kenarında bir sayfiye kenti ancak sezon
sonu olması nedeniyle bir çok işyeri kapalıydı. Hatta kalmayı planladığımız
hostel bile kapalıydı. Hostelin sahibesini çalıştığı bankadan getirerek
hostelin kapısını açtırdık. Kırgızistan’da gittiğimiz yerlerde Bişkek dışında
çok katlı yapılaşma görmedik. Evler tek katlı, bazıları baraka tarzındaydı.
Kaldığımız hostelde böyleydi.
Cholpon Ata'da ki hostelimiz |
Cholpon ata’da Kırgızistan kültürünü tanıtan ve Kırgızistan
ve Türk dünyasından önemli kişilerin heykellerinin yer aldığı Ruh Ordo Kültür
merkezi Isykgolün hemen yanında yer alıyor.Ünlü Türk destanlarından, efsanelerinden kahramanların heykelleri, Türk dünyasının geçmişinden günümüze inançları, geçmiş ve günümüz Kırgız halk yaşantısı hakkında görseller de var. Giriş ücreti biraz fazla olmasına
rağmen (adam başı 400 som) girdiğimize pişman olmadık. Kültür merkezinin arka
tarafı göl ve dağ manzarasıyla da dikkat çekiciydi.
Ruh Ordo Kültür Merkezi |
4000 km uzakta bizleri gururlandıran bir eser. |
"Sevgi neydi, sevgi emekti" Selvi Boylum Al Yazmalım filminin unutulmaz repliğinin sahibi Kırgız edebiyatçı Cengiz Aytmatov'a Ruh Ordo'da özel bir yer ayrılmış.
Cengiz Aytmatov @ Ruh Ordo |
Biz çıkarken yeni evlenmiş bir çift arkadaşlarıyla fotoğraf çekilmek için Ruh Ordo'ya giriyordu. Hayırlı olsun dedim ama anlamadılar. :)
Geleneksel Kırgız çadırlarına yurt adı veriliyor. Biri Ruh Ordo'da diğeri de Burana kulesinin yanında olmak üzere turizm amaçlı kurulmuş iki tane yurt gördük. Yazın Kırgızistan'ı ziyarete gelenler için dağlarda,yaylalarda yurtların içinde konaklamak da mümkünmüş.
Kırgızistan'da gördüğüm 2 ayrı yurt. |
Ruh Ordo'nun arka tarafından Isykgöl'e erişim mümkün. Gölün ve karşı kıyıda Tanrı Dağları'nı izleyerek günün yorgunluğunu attım.
Ana caddede bir de müze var ancak burayı ziyaret etmedik. Şehirde biraz daha dolaşıp kendimize tavuk ziyafeti çektikten sonra 36 saatlik uykusuzluğun acısını çıkarmak için hostele girdik.
Ana caddede bir de müze var ancak burayı ziyaret etmedik. Şehirde biraz daha dolaşıp kendimize tavuk ziyafeti çektikten sonra 36 saatlik uykusuzluğun acısını çıkarmak için hostele girdik.
Marat önceki günden sözleştiğimiz şekilde sabah 8 de
hostelin önündeydi.Birlikte pastaneden bozma bir yerde kahvaltı yaptık. Rus
tarzı atışırmalık çörekler bu ülkede çok revaçta.
Bugünkü rotamız Isykgöl’ün
batısında yer alan Karakol kenti ve çevresi. Şehirler arası mesafeler çok da
fazla olmamasına rağmen seyahat süresi sabit hızda gidilemediğinden uzuyor.
Bir ara dağın eteklerinde kalabalık bir insan topluluğu
gözüme ilişti. Marat’a sordum. Herhalde Kökbör oynuyorlar dedi. O ne demeye
kalmadan keskin bir dönüş yaparak oyun alanına doğru gitmeye başladık.
Oyuncular sahaya çıkmadan önce |
Kökbör daha önce belgesellerde izlediğim at üstünde oynanan bir oyun. Sanırım bizde de Erzurum dolaylarında oynanıyor. Ortada kafası kesik bir koyun var. İki takımın oyuncuları aynı anda atlarını koşturmaya başlayarak yerde duran koyunu alıp kaçmaya çalışıyorlar. Koyun kapanın elinde kalıyor ve diğerleri de kaçan oyuncuyu sıkıştırıp elinden koyunu kapmak için peşinden gidiyorlar. Elinde koyun olan oyuncu ortadaki yuvarlak çukura koyunu atana kadar koşturmaca devam ediyor. Bu etkinlik ayda bir yapılırmış. Bu nedenle bizim için tam bir bonus oldu.
Cholpon Ata- Karakol yolunda Chong Oruktuu adında bir köy
var. Isykgöl kıyısındaki bu köy açık hava kaplıcaları ile ünlü. Ana yoldan
çıkarak kaplıcaya doğru ilerledik. Amacımız açık havada Isykgöl ve Tanrı
dağları manzarası eşliğinde sıcak su keyfi yapmaktı ama kaplıca maalesef
kapalıydı. Kırgızistan’ın bu bölgesi turizm gelirlerinden yeterince
faydalanamıyor. Tüm tesisler sadece sezonda açık oluyormuş. Ekim ayında
olmamıza ve havada gayet güzel olmasına rağmen gittiğimiz tüm tüm turistik
yerlerde bir terkedilmişlik havası hissettik.
Cholpon Ata’ya göre daha büyük bir şehir olan Karakol’a
öğleden önce geldik. Şehir diyorum ama yanlış anlaşılmasın. Türkiye’de
kasabalar ayarında buradaki şehirler. Geceyi geçireceğimiz otelimize
çantalarımızı koyduktan sonra Karakol’a 28 km uzaklıktaki Jedi Oguz (Yedi
Öküz)’e doğru yola çıktık. Yedi adet kırmızımsı devasa kayanın yanyana durması
nedeniyle bu isim verilmiş.
Jedi Oguz özçekimi. (saydık, aslında sekiz taneydi) |
Yeniden Karakol’a döndükten sonra sora sora Dungan camisini
bulduk. İnternette yaptığım araştırmalarda bu caminin 1900 lerin başında
Çin’den bu topraklara gelen Dungan halkı adı verilen Çinli müslümanlar
tarafından yapıldığı ve mimarisinin çok farklı olduğu yazıyordu. Gerçekten de
Dungan camii alıştığımız cami mimarisinden çok farklıydı. Camide bizim
Türkçe’yi güzel konuşan bir Kırgız bize cami ve Karakol’daki Dungan halkı
hakkında bilgi verdi.
Dungan camii, Karakol |
Camiden sonra ahşap olarak inşa edilmiş bir diğer önemli yapı olan ortadoks katedralini
ziyaret ettik.
Marat’a Pazar yerini sordum. O da birilerine sordu ve pazara
gittik. Sanki yerel halkın tamamı burada toplanmış gibiydi. Kalabalıktan zor ilerleyerek
pazar yerini gezdik. En ilginç bölümün et satılan tezgahlar olduğunu
belirtmeliyim.
Buraya kadar gelmişken Kımız tatmadan olmazdı. Bu bölgede kımız yani kısrak sütü önemli bir yer tutuyor.Her yaştan insan Kımız içermiş çünkü kımız güç verir ve mideyi rahatlatırmış. Her ne kadar pazarda ya da sokaklarda adım başı Kımız satan görmediysem de insanların hal ve tavırlarından Kımızı bol miktarda tükettikleri belli oluyordu. Tadı maden suyu ile karıştırılmış ekşi yoğurdu andırıyordu ama içilemeyecek kadar da kötü değil. Niyeti şifa diyip diktik Kımızı.
Buraya kadar gelmişken Kımız tatmadan olmazdı. Bu bölgede kımız yani kısrak sütü önemli bir yer tutuyor.Her yaştan insan Kımız içermiş çünkü kımız güç verir ve mideyi rahatlatırmış. Her ne kadar pazarda ya da sokaklarda adım başı Kımız satan görmediysem de insanların hal ve tavırlarından Kımızı bol miktarda tükettikleri belli oluyordu. Tadı maden suyu ile karıştırılmış ekşi yoğurdu andırıyordu ama içilemeyecek kadar da kötü değil. Niyeti şifa diyip diktik Kımızı.
Kımız satıcısı |
Pazarda ekmek satıcısı |
Arasıra yola çıkan at, inek, koyun sürüleri yavaşlamamıza
neden olsada ortalama 80 km hızla bu kez sağımızda Isykgöl solumuzda Tanrı
dağlarını izleyerek yola devam ettik. Marat’a telefonumuzda bulunan Türk
şarkılarını dinlettik. O da bize aşağıdaki Kırgız şarkısını dinletti. Biz şarkıyı
çok beğendik. Şarkının klibi Kırgızistan’ın turistik yerlerinde çekilmiş. Gezilecek yerler hakkında fikir de verebilir.
Karakol’dan 60 km kadar uzaklaştığımızda Fairy Tale
Kanyon’un tabelasını gördük. İlk kez İngilizce bir yer tabelası görüyorduk. Bu
kanyonun özelliği Jeti Oguz’da ki gibi kızıl renkli taşlardan oluşan farklı yer
şekillerinin bulunması. Herhalde bu yer şekillerini çeşitli yaratıklara
benzetmişler ve bu nedenle de kanyonun adını peri masalı kanyonu koymuşlar.
Bizim kanyon hakkındaki düşüncemiz geçerken uğranabilecek çok da özelliği
olmayan bir yer olduğuydu.
Balıkçı şehrine kadar Isykgölü görerek yolumuza devam ettik.
Göl kenarında verdiğimiz son moladan sonra hava yavaş yavaş bulutlanmaya
başladı. Ardından başlayan yağmur Bişkek’e kadar hiç durmadı.
Yolda ilgimizi çeken bir başka şey de mezarlıklardı. Halkı
müslüman olan bu ülkede mezarlar sanatsal yapıları andırıyor. Bazılarının
üzerinde kartal,kurt gibi hayvan figürleri olan yüksek taşlardan inşaa edilmiş
mezarlar görülmeye değer.
Isykgöl |
Bişkek başkent olmasına rağmen gezginler için fazla ilgi
çekici bir özelliği yok. Şehrin merkezindeki ünlü Ala Too meydanını gördükten
sonra geniş caddelerde kısa bir tur yaptık. Eski ve görkemli birkaç devlet
binası ilgi çekiciydi. Daha sonra bölgenin en büyük pazarlarından Osh pazarına
gittik. Karakol’da gezdiğimiz pazarın daha büyüğü olması dışında başka bir
özelliği yoktu. Bishkek Park adında bir avm yi gezdik, içinde Yimpaş vardı.
Ala Too Meydanı |
Hostelimize geldikten sonra Marat’la vedalaştık. Dönüş
hazırlıkları başlamıştı.
Notlar:
1 usd: 68,50 som (dolarlar temiz olmalı, damgalı doları kabul
etmiyorlar)
Bira(restoranda)90-100 som
Kahve:20-30 som
Su(1,5 litre)20-30 som
Shavarma (döner):90 som
Restoranda iyi bir yemek: 300-400 som
1 depo benzin:2300 som
Gezimin maliyeti
Uçak bileti: 396 lira
Araç kirası + benzin (bana düşen) 85 usd
Kişisel harcamam: (otel,yemek,ıvır zıvır) 125 usd
Genel toplam 990 lira