29 Eylül 2017 Cuma

Arabayla Yunanistan,1.bölüm; Dedeağaç, Fenari, Thasos adası

Eylül ayının başında haftasonu tatilini biraz öne çekip güzel bir Yunanistan kaçamağı yaptık. Önceleri “sadece Taşoz adasına gidelim” diye başladığımız gezi planımız, tatil süremizin bir gün daha uzamasıyla toplam 1800 kilometrelik bir tura dönüştü. 4 gün gibi kısa bir sürede Dedeağaç, Taşoz adası, İskeçe, Kavala, Selanik ve Kalambaka’yı gezip yeniden İstanbul’a döndük.
Yeşil pasaportlu olduğumuz için malumunuz vizeye ihtiyacımız yok ama ohal nedeniyle çalıştığımız kurumdan yurtdışına çıkışımızda bir mani olmadığına dair yazıyı aldık. Yunanistan’a kendi aracınızla gitmek için yeni tip ehliyet gerekiyor. Ayrıca araca, yeşil sigorta denilen ve yurtdışında geçerliliği olan sigortadan yaptırmak zorunlu. İpsala sınır kapısında gümrük alanına girer girmez sağ tarafta bulunan Turing ofisinde 15 günlük yeşil sigortayı 52,50 euro ödeyerek yaptırdık. Sigortanın süresi uzadıkça ödenen miktarda artıyor. 2017 yılı için güncel sigorta ücretlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Hafta içi olmasına ve bayram seyran dönemi olmamasına rağmen İpsala sınır kapısından Yunanistan’a geçişimiz 4 saat kadar sürdü. Bunun nedenlerinden birisi Türkiye’de tatilini geçirmiş, dönüş yolundaki Avrupa’da yaşayan Türklerin oluşturduğu araç kalabalığıydı. Diğer bir nedense Yunan tarafında sadece iki gişenin açık olmasıydı. Sıra o kadar yavaş ilerliyordu ki Meriç nehri üzerinde bekleyen araçların içindeki insanlar araçlarından çıkıp yürüyüş yapıyor, birbirleriyle sohbet ediyor ve fotoğraf çektiriyordu.
Meriç nehri üzerinde zorunlu fotoğraf molası. Köprünün yarısı Türkiye'ye, yarısı Yunanistan'a ait.
Bir süre de Yunan tarafında sıra bekledikten sonra pasaport polisine “yasas” deyip pasaportları uzattık. Neyse ki buradaki işlem fazla uzun sürmedi ve bir anda kendimizi Egnatia Odos denilen ve Yunanistan’ın kuzeyini boydan boya geçen otobanda bulduk.
Egnatio Odos otobanı (E90), İpsala sınır kapısından Yunanistan’a geçer geçmez başlıyor. Otobanda hemen hemen hiç benzin istasyonu yok. Yakıt gerekliyse geçilen yerleşim yerlerine girmek gerekiyor. Diğer önemli bir konu da yolun ücretli olması. Selanik’e kadar sanırım 5 ayrı yerde ücret ödedik. Her bir geçiş 2.40 euro idi.
Yunanistan'ın Trakya bölgesinde en büyük şehri Dedeağaç. Diğer bir deyişle İpsala sınır kapısından sonra ilk büyük şehir sahilde yer alan Alexandropolis yani Dedeağaç şehri. Sahil boyunca boylu boyunca uzanan Dedeağaç'ın gezilecek yerleri fazla olmamakla birlikte yemek yemek için bile uğranabilir. Bir de Jumbo adında bir mağaza var ki Yunanistan'a giripte bu mağazaya uğramayan Türk yok gibi. Hatta kışın Jumbo ve Lidl için özel alışveriş turları bile düzenleniyor. Biz de Jumbo'ya uğradıktan sonra sahilde bulunan 100 yıllık tarihi deniz fenerini görüp Dedeağaç'ın en meşhur restoranında suvlaki (şiş) yedik.
Sahil yolundan batıya doğru ilerleyince Dedeağaç'ın sayfiye alanı Makri'ye ulaşılıyor. Burası deniz zamanında vatı Trakyalıların ve günübirlikçilerin yeri. Sahilde taverna adı verilen bir çok restoran ve kafeler var. 

Makri'den daha batıda bulunan Fenari köyüne ulaşmak için ana yola çıkıp tekrar tali yollardan geçiliyor. Bizim gittiğimiz bahar aylarında henüz sezon açılmadığı için Fenari hayalet kasaba gibiydi. Deniz kıyısındaki park da çöpten geçilmediğinden fenari bizi pek de açmadı. 
Taşoz (Yunanca:Thasos) adasına ulaşmak için Yunanistan’a girdikten sonra otobanda 190 km yol alıp Keremetli (Yunanca:Keramoti) kasabasına ulaştık. Navigasyona rağmen “dikkatli olalım otobanda Keramoti çıkışını kaçırmayalım” diyorduk ama çıkışa yaklaşırken hem bir gemi resmi hem de Thasos island yazan tabela var, dolayısıyla çıkışı kaçırmak imkansız.
Keramoti girişinde Lidl’a uğrayıp biraz market alışverişi yaptıktan sonra feribot tabelalarını takip ederek bizi Thasos adasına ulaştıracak feribota yöneldik. Keramoti – Thasos arası 45 dakika sürüyor. Ücretler araba için 21 euro, yetişkin 3,5 euro, 4 yaş altı çocuk 1,5 euro. Güncel feribot kalkış saatlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Adanın doğu tarafından başlayarak güneye doğru indik.
Konaklama konusunda aşırı rahat bir insanım. Seyahatlerimden önce bir iki hostelin adını ve fiyatını not eder, hostele varınca pazarlıkla fiyatı düşürmeye çalışırım. Oldu da sonuç istediğim gibi olmadı döner dolaşır illa kafama uygun bir yer bulurum. Thasos adası için de aynı kafa yapısında olmam ve booking.com dan birkaç oteli haritada işaretleyip gelmem sonucunda az kalsın arabada yatacaktık.
Thasos feribotu

Konaklama için adanın doğu tarafında Kinira bölgesini tercih ettim. Feribot Limenas denilen Thasos adasının kuzey kıyısına ulaştığında hava da kararmıştı. Limenas-Kinira arası normalde yarım saat bile değil ama yemek molası, yakamoz seyretme molası derken bölgeye varış süremiz oldukça uzadı. Önceden haritada işaretlediğim otelden başlayarak toplam 7 otel veya pansiyona baktık ve hepsinde ya yer yoktu ya da resepsiyona bakan bir görevli bile yoktu. Sekizinci denememizde Hotel Kinira’nın deniz manzaralı odasını pazarlıkla 35 euro ya aldık. İki gece konakladığımız otel fiyat fayda dengesi olarak gayet iyiydi. Hele bir de otelin sahibi bahçedeki şeker gibi üzümlerden toplamamıza izin verince kara bile geçtik.
Odamızın balkonundan dağ ve deniz manzarası

Thasos adası tam bir çember görünümünde ve adanın çevresini kıyıları takip ederek dolaşmak 2 saat sürüyor. Adanın büyük bölümü dağlık ve ormanlarla kaplı. Yollar düzgün ama tek şerit. Hal böyle olunca adada araçla dolaşmak hem keyifli hem de yorucu bir hal alıyor.
Thasos adasına yazın giden herkesin birincil amacı deniz güneş kum tatili. Adada gördüğümüz araçlar genellikle Romen, Bulgar ve Türk plakalıydı. Thasos’da oldukça fazla sayıda plaj varmış ama biz tavsiyeler üzerine en ünlü olanlarına uğradık. Tüm plajlara giriş ücretsiz. Şezlonglar ve şemsiye ise arka taraftaki market/lokanta/bar gibi tesislerden belirli bir harcama karşılığında ücretsiz kullandırılıyor. (ortalama 10-20 euro tutarında yeme içme haracaması) Genellikle plajların denize en yakın olan şezlongları daha pahalı. Arkaya doğru ilerledikçe fiyat düşüyor. Popüler plajlara inen yolların başında araç kalabalığı var ama öyle veya böyle bir park yeri bulunuyor.
Paradise beach: Kinira bölgesine ve otelimize en yakın plaj Paradise plajıydı. Plaja inmek için ana yolun biraz altında bir ağaç altına aracımızı park ettik. Kumsal geniş ve deniz sığdı. Sanırım çocuklu aileler için en uygun plaj bu.
Paradise
Aliki beach: Ana yolda aracımızı park edip merdivenlerden aşağı plaja doğru inerken birkaç lokantanın da önünden geçtik. Plaj adanın en ünlülerinden olduğundan çok kalabalık ve kalabalığa oranla küçük bir koyda yer alıyor.
Aliki
Giola: Adada doğal yollardan oluşmuş bir lagün olduğunu öğrenince mutlaka görelim dedik. Buraya ulaşmak pek kolay değil. Tabelayı gördükten sonra toprak yoldan araçla bir noktaya kadar inmek mümkün. Sonrasında ise tozun toprağın içerisinden yürünüyor. Düz kayaların arasında kalmış doğal havuz,maceracılar için atlama noktası olmuş.
Psili amos
Psili Amos beach: Otelimizin resepsiyon görevlisinin tavsiyesiyle gittiğimiz plaj adanın yerlileri arasında popülerdi. Arka taraftaki tesislerde sürekli müzik çalıyordu ama rahatsız edici değildi. Başlangıçta taşlık, biraz ilerledikten sonra ince kumlu ve çabuk derinleşen bir denizi vardı. 
Giola
Marble beach: Ulaşımı nispeten zor olan ama iyi ki gitmişiz dediğimiz bir plaj da mermer plajıydı. Biz bu plaja Golden beach üzerinden kötü bir toprak yoldan gittik. Dağ yolu denilen ve Limenas’a çıkan yoldan döndük. Yanıbaşındaki mermer ocağından dolayı kumlar ve deniz tabanı beyaz. Buna suyun durgunluğu da eklenince turkuaz rengiyle çok keyifli bir denizde yüzdük.
Marble

Golden beach: Limenas’a yakın ve adanın en geniş plajlarından biri golden beach. Büyüklüğü dışında bize sıradan geldi.
Yok aslında birbirimizden farkımız:)
Holy Archangels Manastırı: Aliki plajı ile Giola arasında deniz tarafında bulunan bir manastır. Önündeki kalabalığı görünce merak edip girdik. Adadaki tüm tatilciler açık giyindiği için girişteki rahipler etek, gömlek gibi giysileri veriyorlar. Gezilebilen bölüm küçük bir kiliseden ibaretti ama manastırın önünden harika bir deniz manzarası var.
Limenas: Thasos’un merkezi. Dar sokaklarda lokantalar, hediyelik eşya satıcıları, marketler, canlı müzik yapan mekanlar arasında dolaştık. Özellikle akşamları Limenas çok canlıydı.
Thasos adasında gittiğimiz her yerde mutlaka Türkçe konuşan birilerine rastladık. Lokantalarda çoğunlukla Türkçe menü vardı. Hatta bazılarında “helal kesim” gibi yazılar bile gördük. Lokanta demişken birkaç cümleyle yediğimiz içtiğimizden de bahsedeyim. Taverna denilen Yunan lokantalarında Türk damak tadına uygun yemekler var. Avronun bizim paramızın 4 katı olduğu gerçeğini görmezden gelebilirseniz, fiyatlar ucuz bile denebilir. Özellikle deniz mahsulleri ve mezeler lezzetli. Porsiyonlar büyük. Bir de kuzu çevirmesiyle ünlü dağ köylerine gitme niyetimiz vardı ama maalesef buralara gidemediğimiz için yorum yazamayacağım. 
Sonuç olarak Thasos adası temiz plajları, bakir doğası ve güzel yemekleriyle bizden tam not aldı.