25 Ekim 2015 Pazar

KIRGIZİSTAN - Bişkek, Cholpon Ata, Karakol


Orta Asya’da yer alan Türk cumhuriyetleri bugüne kadar seyahat etmediğim bir coğrafyaydı. Kırgızistan bu büyük coğrafyada ziyaret ettiğim ilk ülke oldu. Önceden yaptığım araştırmalarda ülkenin özellikle doğa turizmi için paha biçilmez olduğunu farkettim. Ülkenin kuzeyinde bulunan Isık göl ve Tanrı dağları ziyaretçilerine eşsiz manzaralar sunuyordu. Bizde 4 günlük kısa seyahatimizde rotamızı bu tema üzerine planladık. 
Kırgızistan rotamız
Başlangıçta düşüncemiz araç kiralamaktı. Ancak Türk ehliyetinin Kırgızistan’da kabul görmemesi nedeniyle aracı şoförle birlikte kiralamaya karar verdik. Çeşitli forumlarda konu hakkında yerel insanlardan bilgi aldım ve günlüğü 65 dolar gibi gayet güzel bir fiyata şoförlü araç kiralama konusunda asıl işi şoförlük olmayan bir Kırgız ile anlaştım. Fiyata araç kirası, şoförün yemeği ve konaklaması dahil, benzin hariçti. Aklımızda soru işaretleri olsada, uzun bir uçuş sonrasında indiğimiz başkent Bişkek’te sabahın 5’inde bizi karşılayan şoförümüz Marat’a hemen kanımız kaynadı.

Kiralık arabamız Honda Stepwagon
Türkiye ile Kırgızistan arasında 3 saat fark var. Uçaktan indiğimizde Kırgızistan’da şafak sökmeye yaklaşırken, bizim bünyemiz derin bir gece uykusu için son çırpınışlarındaydı. Hem para bozdurmak hem de güzel bir kahvaltı yapmak için vakit geçirmeden Bişkek’e doğru yola çıktık. Havaalanı ile şehir merkezi arası 30 kilometre. Önünden geçerken şans eseri bulduğumuz Taksim Restorant’ta hem güzel bir Türk kahvaltısı yaptık hem de Kırgızistan’da çalışan bir Türk abimizle tanıştık. Kendisi sağolsun bize güzel bir Türk misafirperverliği örneği gösterdi.
Bişkek Taksim restoranda şoförümüz Marat ve Bekir abimizle
Kahvaltıdan sonra “haydi Marat”dedik. “Yol bizi bekler” 
Tokmok şehri
Geceden yağan yoğun yağmurun ıslattığı Bişkek sokaklarından ilk durağımız olan Burana Kulesi’ne doğru yola çıktık. Bişkek’e 85 kilometre uzaklıktaki Tokmok şehri yakınlarındaki Burana kulesi Karahanlılar döneminden kalma ve tarihi ipek yolu üzerinde. O zamanlarda Karahanlıların başkenti Balasagun’da gözetleme kulesi olarak kullanılıyormuş. Alanda başka yapılarında bulunduğu çizimlerden anlaşılıyor. Günümüze sadece Burana kulesi kalmış. Giriş adam başı 50 som. Kulenin tepesine dik bir merdivenden çıkılabiliyor.
Burana Kulesi gözetleme amaçlı kullanılıyormuş
Kuleyi ve kulenin arkasındaki balbalları gördükten sonra Tokmok’ta kısa bir mola verdik ve Isykgöl kıyısındaki Cholpon Ata’ya doğru yola çıktık.
Burana kulesi çevresindeki balballar
Tokmok Cholpon Ata arası yolculuğumuz 2 saatin üzerinde sürdü. Sağımızda Isykgöl, solumuzda tepeleri beyaza bürünmüş dağlar olduğu halde yol aldık. Yol boyunca dikkatimizi çeken geniş yeşilliklerde otlayan atlardı. Arasıra koyun ve inek sürüleri görsek de atların fazlalığı bariz bir şekilde belliydi.
Cholpon ata’nın girişinde dağlara doğru Petroglyph adında bir açıkhava müzesi var.Herhangi bir tabela yada işaret olmadığı için bulmak biraz zor oldu. 1000  küsür yıllık taşların üzerine çeşitli resimler çizilmiş. Genellikle hayvan resimleri.Türk tarihinin bilinen en eski kalıntılarından biriymiş. Ne yazık ki müzenin girişindeki tek  bilgilendirme tabelası bile kiril alfabesinde olduğundan daha fazla bilgi edinemedik. Giriş adam başı 50 som.


Petrogyliph müzesi
Cholpon Ata Isykgöl kenarında bir sayfiye kenti ancak sezon sonu olması nedeniyle bir çok işyeri kapalıydı. Hatta kalmayı planladığımız hostel bile kapalıydı. Hostelin sahibesini çalıştığı bankadan getirerek hostelin kapısını açtırdık. Kırgızistan’da gittiğimiz yerlerde Bişkek dışında çok katlı yapılaşma görmedik. Evler tek katlı, bazıları baraka tarzındaydı. Kaldığımız hostelde böyleydi.
Cholpon Ata'da ki hostelimiz
Cholpon ata’da Kırgızistan kültürünü tanıtan ve Kırgızistan ve Türk dünyasından önemli kişilerin heykellerinin yer aldığı Ruh Ordo Kültür merkezi Isykgolün hemen yanında yer alıyor.Ünlü Türk destanlarından, efsanelerinden kahramanların heykelleri, Türk dünyasının geçmişinden günümüze inançları, geçmiş ve günümüz Kırgız halk yaşantısı hakkında görseller de var. Giriş ücreti biraz fazla olmasına rağmen (adam başı 400 som) girdiğimize pişman olmadık. Kültür merkezinin arka tarafı göl ve dağ manzarasıyla da dikkat çekiciydi.


Ruh Ordo Kültür Merkezi
4000 km uzakta bizleri gururlandıran bir eser.

"Sevgi neydi, sevgi emekti" Selvi Boylum Al Yazmalım filminin unutulmaz repliğinin sahibi Kırgız edebiyatçı Cengiz Aytmatov'a Ruh Ordo'da özel bir yer ayrılmış.  
Cengiz Aytmatov @ Ruh Ordo
Biz çıkarken yeni evlenmiş bir çift arkadaşlarıyla fotoğraf çekilmek için Ruh Ordo'ya giriyordu. Hayırlı olsun dedim ama anlamadılar. :)
Geleneksel Kırgız çadırlarına yurt adı veriliyor. Biri Ruh Ordo'da diğeri de Burana kulesinin yanında olmak üzere turizm amaçlı kurulmuş iki tane yurt gördük. Yazın Kırgızistan'ı ziyarete gelenler için dağlarda,yaylalarda yurtların içinde konaklamak da mümkünmüş.
Kırgızistan'da gördüğüm 2 ayrı yurt.
Ruh Ordo'nun arka tarafından Isykgöl'e erişim mümkün. Gölün ve karşı kıyıda Tanrı Dağları'nı izleyerek günün yorgunluğunu attım.

Ana caddede bir de müze var ancak burayı ziyaret etmedik. Şehirde biraz daha dolaşıp kendimize tavuk ziyafeti çektikten sonra 36 saatlik uykusuzluğun acısını çıkarmak için hostele girdik.

Marat önceki günden sözleştiğimiz şekilde sabah 8 de hostelin önündeydi.Birlikte pastaneden bozma bir yerde kahvaltı yaptık. Rus tarzı atışırmalık çörekler bu ülkede çok revaçta.
 Bugünkü rotamız Isykgöl’ün batısında yer alan Karakol kenti ve çevresi. Şehirler arası mesafeler çok da fazla olmamasına rağmen seyahat süresi sabit hızda gidilemediğinden uzuyor.

Bir ara dağın eteklerinde kalabalık bir insan topluluğu gözüme ilişti. Marat’a sordum. Herhalde Kökbör oynuyorlar dedi. O ne demeye kalmadan keskin bir dönüş yaparak oyun alanına doğru gitmeye başladık.
Oyuncular sahaya çıkmadan önce

Kökbör daha önce belgesellerde izlediğim at üstünde oynanan bir oyun. Sanırım bizde de Erzurum dolaylarında oynanıyor. Ortada kafası kesik bir koyun var. İki takımın oyuncuları aynı anda atlarını koşturmaya başlayarak yerde duran koyunu alıp kaçmaya çalışıyorlar. Koyun kapanın elinde kalıyor ve diğerleri de kaçan oyuncuyu sıkıştırıp elinden koyunu kapmak için peşinden gidiyorlar. Elinde koyun olan oyuncu ortadaki yuvarlak çukura koyunu atana kadar koşturmaca devam ediyor. Bu etkinlik ayda bir yapılırmış. Bu nedenle bizim için tam bir bonus oldu.



Cholpon Ata- Karakol yolunda Chong Oruktuu adında bir köy var. Isykgöl kıyısındaki bu köy açık hava kaplıcaları ile ünlü. Ana yoldan çıkarak kaplıcaya doğru ilerledik. Amacımız açık havada Isykgöl ve Tanrı dağları manzarası eşliğinde sıcak su keyfi yapmaktı ama kaplıca maalesef kapalıydı. Kırgızistan’ın bu bölgesi turizm gelirlerinden yeterince faydalanamıyor. Tüm tesisler sadece sezonda açık oluyormuş. Ekim ayında olmamıza ve havada gayet güzel olmasına rağmen gittiğimiz tüm tüm turistik yerlerde bir terkedilmişlik havası hissettik.

Cholpon Ata’ya göre daha büyük bir şehir olan Karakol’a öğleden önce geldik. Şehir diyorum ama yanlış anlaşılmasın. Türkiye’de kasabalar ayarında buradaki şehirler. Geceyi geçireceğimiz otelimize çantalarımızı koyduktan sonra Karakol’a 28 km uzaklıktaki Jedi Oguz (Yedi Öküz)’e doğru yola çıktık. Yedi adet kırmızımsı devasa kayanın yanyana durması nedeniyle bu isim verilmiş.
Jedi Oguz özçekimi. (saydık, aslında sekiz taneydi)
Jedi Oguz’a 10 km mesafede doğa severlerin bayılacakları harika bir yaylaya gittik. Buraya ulaşım için iyi bir araca ve zamana ihtiyaç var. Zira toprak bile denmeyecek tamamen doğal bir yoldan ulaşılıyor. Sağolsun Marat arabasını hiç çekinmeden bu yola soktu. Yol boyunca dağlardan kopup gelen ırmak bir sağınıza, bir solunuza geçiyor ve bazen de toprak köprülerden geçiyorsunuz. Yaz sezonundan kalma lokanta olduğunu düşündüğümüz çadırların tamamı terkedilmişti. Bu nedenle burada güzel bir balık ya da kuzu yeme hayalimiz suya düştü.

Yeniden Karakol’a döndükten sonra sora sora Dungan camisini bulduk. İnternette yaptığım araştırmalarda bu caminin 1900 lerin başında Çin’den bu topraklara gelen Dungan halkı adı verilen Çinli müslümanlar tarafından yapıldığı ve mimarisinin çok farklı olduğu yazıyordu. Gerçekten de Dungan camii alıştığımız cami mimarisinden çok farklıydı. Camide bizim Türkçe’yi güzel konuşan bir Kırgız bize cami ve Karakol’daki Dungan halkı hakkında bilgi verdi.
Dungan camii, Karakol



Camiden sonra ahşap olarak inşa edilmiş bir diğer önemli yapı olan ortadoks katedralini ziyaret ettik.

Marat’a Pazar yerini sordum. O da birilerine sordu ve pazara gittik. Sanki yerel halkın tamamı burada toplanmış gibiydi. Kalabalıktan zor ilerleyerek pazar yerini gezdik. En ilginç bölümün et satılan tezgahlar olduğunu belirtmeliyim.


Buraya kadar gelmişken Kımız tatmadan olmazdı. Bu bölgede kımız yani kısrak sütü önemli bir yer tutuyor.Her yaştan insan Kımız içermiş çünkü kımız güç verir ve mideyi rahatlatırmış. Her ne kadar pazarda ya da sokaklarda adım başı Kımız satan görmediysem de insanların hal ve tavırlarından Kımızı bol miktarda tükettikleri belli oluyordu. Tadı maden suyu ile karıştırılmış ekşi yoğurdu andırıyordu ama içilemeyecek kadar da kötü değil. Niyeti şifa diyip diktik Kımızı.
Kımız satıcısı
Karakol merkezde şavarma yapan bir yer bulduk. Bu bölgede dönere şavarma deniyor. Sahibi Türk lokantasında çalışmış, güzel Türkçe konuşuyordu. Karakol’da bir de Türk lokantası varmış ama biz gitmedik.

Pazarda ekmek satıcısı
Gece çok yağmur yağdı ama sabah yine hava açtı. Gece gündüz arasında ısı farkı muazzam. Kahvaltının ardından Marat yine sözleştiğimiz saatte otelin önündeydi. Son günümüzde Isykgöl’ün güneyinden geçerek Bişkek’e doğru gideceğiz.

Arasıra yola çıkan at, inek, koyun sürüleri yavaşlamamıza neden olsada ortalama 80 km hızla bu kez sağımızda Isykgöl solumuzda Tanrı dağlarını izleyerek yola devam ettik. Marat’a telefonumuzda bulunan Türk şarkılarını dinlettik. O da bize aşağıdaki Kırgız şarkısını dinletti. Biz şarkıyı çok beğendik. Şarkının klibi Kırgızistan’ın turistik yerlerinde çekilmiş. Gezilecek yerler hakkında fikir de verebilir.

Karakol’dan 60 km kadar uzaklaştığımızda Fairy Tale Kanyon’un tabelasını gördük. İlk kez İngilizce bir yer tabelası görüyorduk. Bu kanyonun özelliği Jeti Oguz’da ki gibi kızıl renkli taşlardan oluşan farklı yer şekillerinin bulunması. Herhalde bu yer şekillerini çeşitli yaratıklara benzetmişler ve bu nedenle de kanyonun adını peri masalı kanyonu koymuşlar. Bizim kanyon hakkındaki düşüncemiz geçerken uğranabilecek çok da özelliği olmayan bir yer olduğuydu.


Balıkçı şehrine kadar Isykgölü görerek yolumuza devam ettik. Göl kenarında verdiğimiz son moladan sonra hava yavaş yavaş bulutlanmaya başladı. Ardından başlayan yağmur Bişkek’e kadar hiç durmadı.

Isykgöl
Yolda ilgimizi çeken bir başka şey de mezarlıklardı. Halkı müslüman olan bu ülkede mezarlar sanatsal yapıları andırıyor. Bazılarının üzerinde kartal,kurt gibi hayvan figürleri olan yüksek taşlardan inşaa edilmiş mezarlar görülmeye değer.


Bişkek başkent olmasına rağmen gezginler için fazla ilgi çekici bir özelliği yok. Şehrin merkezindeki ünlü Ala Too meydanını gördükten sonra geniş caddelerde kısa bir tur yaptık. Eski ve görkemli birkaç devlet binası ilgi çekiciydi. Daha sonra bölgenin en büyük pazarlarından Osh pazarına gittik. Karakol’da gezdiğimiz pazarın daha büyüğü olması dışında başka bir özelliği yoktu. Bishkek Park adında bir avm yi gezdik, içinde Yimpaş vardı.
Ala Too Meydanı


Hostelimize geldikten sonra Marat’la vedalaştık. Dönüş hazırlıkları başlamıştı.

Notlar:

1 usd: 68,50 som (dolarlar temiz olmalı, damgalı doları kabul etmiyorlar)

Bira(restoranda)90-100 som

Kahve:20-30 som

Su(1,5 litre)20-30 som

Shavarma (döner):90 som

Restoranda iyi bir yemek: 300-400 som

1 depo benzin:2300 som


Gezimin maliyeti

Uçak bileti: 396 lira

Araç kirası + benzin (bana düşen) 85 usd

Kişisel harcamam: (otel,yemek,ıvır zıvır) 125 usd

Genel toplam 990 lira