Bu yıl
sömestir tatilinde ailecek sıcak bir yerlere gidelim dedik. Aklım dört yıl önce
THY’nin ödül biletleri sayesinde gittiğimiz Zanzibar tatilindeydi ama oralara
gitmek artık imkansız. Ben de ocak ayında Türkiye’ye göre hem daha sıcak olan
hem de bilet fiyatı makul olan Mısır’da karar kıldım. Tabi her zamanki gibi
seyahatin planlamasını erken yaptım. Eylül ayı başında pegasusun kampanyasından
faydalanarak Hurghada biletlerini gidiş dönüş kişi başı 275 liraya aldım.

Aile dostlarımızın
da katılmasıyla 4 yetişkin 3 çocuktan oluşan grubumuzla hem deniz güneş kum hem
de çevre gezilerinden oluşan bir haftalık bir tatil planladım.

Mısır yeşil
pasaport sahibi Türk vatandaşlarından vize istemiyor. Bordo pasaport sahipleri
için ise 45 yaşın üzerinde veya 17 yaşın altında olmak kaydıyla kapıda vize
veriliyor. Uçakta dağıtılan formu doldurup Hurghada havaalanında banka gişesi
gibi bir yere 25 dolar ödüyorsunuz ve vizeniz pasaportunuza yapıştırılıyor. Bu
koşula uymayanlar Mısır konsolosluğundan vize almak durumunda. Gezi sürecinde
tanıştığım bir kişi, Ankara’dan 40 gün önce başvurmasına rağmen vizesi
çıkmadığı için Mısır’a gidemedi. Bu nedenle erken davranmakta fayda var.
![]() |
Uçakta dağıtılan formu doldurmak gerekiyor. |
![]() |
Odamızın balkonundan panorama |
Hurghada,
1970’lerde sıradan bir balıkçı kasabası iken turizm sayesinde büyük bir değişim
göstermiş. Bugün karşılaşılan Hurghada Mısır’ın Alanya’sı, Bodrum’u gibi.
Kızıldeniz boyunca uzanan sahiller resort otellerle dolu. Şehirde herşey
turistlere yönelik. Ancak iğneden ipliğe ne alırsanız alın pazarlık yapmak
şart. Sistem turisti kazıklama üzerine kurulu. Bunu sadece turistik eşya satıcılarında
değil, yerel halkın alışveriş yaptığı pazarlarda bile yaşayabilirsiniz. Oldu
bitti ile veya salak ayağına yatarak para üstü vermemek konusu da diğer bir
dikkat edilmesi gereken olay.
![]() |
El Mina Camii |
Otelimiz Minamark
Resort, Shereton caddesindeydi. Hurghada otellerinin çoğu Türkiye’nin güneyinde
olduğu gibi herşey dahil konseptinde çalışıyor. Fiyat fayda dengesi açısından
da iyi durumda olan bu otelin bizi üzen tek yanı eşimin odada bıraktığı
çantasından kaybolan 100 euro oldu.
![]() |
Hediyelik alırken pazarlık şart |
Hurghada’da
yapılacak bir çok etkinlik var. Biz de bir gün otelde kalıp denizden
faydalanma, bir gün gezi etkinliklerine katılma şeklinde bir program yaptık.
Kaldığımız bir hafta boyunca gündüz sıcaklığı 22 ile 27 derece arasındaydı ve
bu sayede ocak ayında deniz güneş tatili yapmış olduk.
Shereton
caddesinde bir çok seyahat acentası var ve hepsinin sattığı turlar aslında içerik
olarak aynı. Tüm otellerde tur satışlarıyla ilgilenen elemanlar var. Dünyanın
bir çok yerinde olduğu gibi burda da tur işinden bir çok insan para kazanıyor.
Hurghada’da yapılması gerekenlerin başında çöl safarisi geliyor. Biz bu turu kişi başı 20 dolara satın aldık. 6-12 yaş arası çocuklar 10 dolar. 6 yaşından küçükler ücretsiz. Oteldeki elemanın verdiği fiyat kişi başı 30 euro idi. Yaklaşık 8 saatlik programda arazi araçlarıyla otelden alındıktan sonra başka acentelerden bu turu alanlarla bir benzinlikte buluşturulduk. Ardından Hurghada’nın 40 kilometre dışında çöle girdik ve burada bir Bedevi köyünü ziyaret ettik. Köyün sanki gelen turistler için yapay olarak oluşturulmuş gibi bir havası vardı. Rehber Bedeviler hakkında bigi verdi. Bedeviler modern hayattan çok uzakta bir yaşam sürüyorlarmış. Çocuklar burada anne babalarından kuran öğreniyormuş. Hastalık gibi acil bir durumda Hurghada’ya geliyorlarmış. Maddi kazançları gelen turistlere satılanlardan sağlanıyormuş. Köyün bir reisi varmış ve o, toplanan paraları eşit bir biçimde köylülere paylaştırıyormuş. Buraya en son yağmur 2 yıl önce yağmış. Su ihtiyacı taşıma ile sağlanıyormuş. Tüm bu yoklukların yanında köye betonarme bir caminin yapılmış olması dikkatimi çekti.
Bedevilere yardım amaçlı ıvır zıvır satış reyonunu ziyaret ettikten sonra kısa bir deve turu yaptık. Neyse ki burada deve turu fiyata dahil. Yeniden arazi araçlarına bindirilip bu kez 45 dakika ATV süreceğimiz alana geldik. Turun en zevkli kısmı buydu ama tabi biz çocuklarla bindiğimiz için fazla hız yapamadık. ATV’lerden sonra sıra spider denilen arazi aracındaydı. Bu aracı da 25 dakika sürme imkanı bulduk. Hem biz hem çocuklar için güzel bir etkinlik oldu. Çölde yaşayan yılan,kertenkele gibi birkaç sürüngeni cam kafeslere koyup mini hayvanat bahçesi oluşturmuşlar. Bu da programdaki bir diğer etkinlik. Akşam yemeğini açık havada yerken oryantal gösterisi başladı. Akdeniz’de ki otellerde olduğu gibi dansöz önce kendisi oynuyor, sonra turistlerin arasından bir kaçını seçip oynatıyor.
![]() |
Yallah şoför yallah |
Hurghada’da yapılması gerekenlerin başında çöl safarisi geliyor. Biz bu turu kişi başı 20 dolara satın aldık. 6-12 yaş arası çocuklar 10 dolar. 6 yaşından küçükler ücretsiz. Oteldeki elemanın verdiği fiyat kişi başı 30 euro idi. Yaklaşık 8 saatlik programda arazi araçlarıyla otelden alındıktan sonra başka acentelerden bu turu alanlarla bir benzinlikte buluşturulduk. Ardından Hurghada’nın 40 kilometre dışında çöle girdik ve burada bir Bedevi köyünü ziyaret ettik. Köyün sanki gelen turistler için yapay olarak oluşturulmuş gibi bir havası vardı. Rehber Bedeviler hakkında bigi verdi. Bedeviler modern hayattan çok uzakta bir yaşam sürüyorlarmış. Çocuklar burada anne babalarından kuran öğreniyormuş. Hastalık gibi acil bir durumda Hurghada’ya geliyorlarmış. Maddi kazançları gelen turistlere satılanlardan sağlanıyormuş. Köyün bir reisi varmış ve o, toplanan paraları eşit bir biçimde köylülere paylaştırıyormuş. Buraya en son yağmur 2 yıl önce yağmış. Su ihtiyacı taşıma ile sağlanıyormuş. Tüm bu yoklukların yanında köye betonarme bir caminin yapılmış olması dikkatimi çekti.
Bedevilere yardım amaçlı ıvır zıvır satış reyonunu ziyaret ettikten sonra kısa bir deve turu yaptık. Neyse ki burada deve turu fiyata dahil. Yeniden arazi araçlarına bindirilip bu kez 45 dakika ATV süreceğimiz alana geldik. Turun en zevkli kısmı buydu ama tabi biz çocuklarla bindiğimiz için fazla hız yapamadık. ATV’lerden sonra sıra spider denilen arazi aracındaydı. Bu aracı da 25 dakika sürme imkanı bulduk. Hem biz hem çocuklar için güzel bir etkinlik oldu. Çölde yaşayan yılan,kertenkele gibi birkaç sürüngeni cam kafeslere koyup mini hayvanat bahçesi oluşturmuşlar. Bu da programdaki bir diğer etkinlik. Akşam yemeğini açık havada yerken oryantal gösterisi başladı. Akdeniz’de ki otellerde olduğu gibi dansöz önce kendisi oynuyor, sonra turistlerin arasından bir kaçını seçip oynatıyor.
Hurghada’da
satılan turların hemen hemen hepsi tam gün. Yani tura katıldığınız zaman her
şey dahil konseptli otelinizdeki bir çok imkandan faydalanamıyorsunuz. Lakin
Kızıldeniz’in rengarenk sualtı dünyasını da görmek istiyorduk. Dalış turları
uzun süreli olduğundan daha kısa süreli gemi turlarından satın alarak bu
isteğimizi gerçekleştirdik. Dışarıdan normal görünümlü teknelerin suyun altında
kalan kısımları denizaltı gibi yapılmış. Tekne açıldıktan sonra sığ sularda harika mercan resifleri ve rengarenk balıklar
izleniyor. Tabi bunun da bir hilesi var. Tekne açıldıktan sonra mürettebattan
bir kişi elinde yemlerle suya dalıyor ve bütün balıkları teknenin etrafına
çekiyor. Teknedeki tüm turistler de sevinç çığlıkları atıyor. Alan memnun satan
memnun. 45 dakikalık bu görsel şölenin ardından isteyenler şnorkel ile yüzerek
balıkları bir kez daha görebiliyorlar. Can yeleği, şnorkel ve gözlük teknede
ücretsiz dağıtılıyor. Bu sırada dalış yapmayanlar için ise bangır bangır Mısır
ezgileri eşliğinde oynama seansları düzenleniyor. Maksat gelen herkes eğlensin.
Bu turun ücreti 12 dolar. Her zamaki gibi otelinizden alınıp otelinize
bırakılıyorsunuz.
Bir de
Hurghada’ya gelen herkesin “bir daha mı geleceğiz Mısır’a” diyerek katıldığı
Kahire turu var. Açıkçası Alanya, Bodrum gibi tatil yörelerinde Kapadokya
turlarının satıldığını gördüğümde “hangi denyo Alanya’ya gelmişken Kapadokya’ya
gider” diye düşünmüşlüğüm vardı. İşte aynı denyoluğu Hurghada’da bu sefer biz
de yaptık ve günübirlik Kahire turuna katıldık. Hurghada Kahire arası tam 485
kilometre. Turlar sizi otelinizden gece 02:00 de alıyor ve ertesi gece 23:00 de
geri otelinize bırakıyor. Gerçekten çok stresli ve yorucu bir tur. Hem uzun
yolla hem de gelen turisti yolunacak kaz olarak gören aç gözlü bir çok insanla
uğraşmak zorunda kalıyorsunuz.
Otobüsümüz
Hurghada içerisinde başka otellerden turu satın alan tamamı avrupalı turistleri
toplamış, bize de en arka koltuklar kalmıştı. Üzülmek bir yana aksine sevindik
çünkü bu sayede çocuklar arkada uzunlamasına yattılar. Bizler de tekli oturduk.
![]() |
Kahire sokakları |
Otobüs yol
boyunca iki kez mola veriyor. Her seferinde 10 dakika diyorlar ama 30 dakika
bekliyoruz. Güneş doğduğunda hala Süveyş boğazı kıyısında ilerliyorduk. Sabah 8
dolaylarında Kahire’ye ulaştık. Şehrin girişinden itibaren tozlu caddeler
dikkatimi çekti. Yol kenarlarında yer yer çöpler ve moloz yığınları var.
Merkeze doğru ilerledikçe binalar ve caddeler nispeten daha hoş bir vaziyet
alsa da şehirde yaya ve araç trafiğinde bir düzensizlik hakim. İlk ziyaret yeri
olan Kahire Müzesi’nin önünde durduk. Burada otobüsümüzdeki Ruslar için Rusça
bilen, Polonyalılar için lehçe bilen, Almanlar için Almanca bilen rehberler
geldi. Biz mecburen İngilizce gurubuna katıldık.
Kahire
müzesi içerik açısından dünyanın en önemli müzeleri arasında yer alıyor. Lahitlerden
heykellere, papirüslerden kaşıklara buradaki her şey orijinalmiş ve 4000
yıllıkmış. Tabi bu noktada insan düşünmeden edemiyor: 4000 yıl önce bilmem kaç
tonluk koskoca bir granit nasıl olurda milimetrik ölçülerde kesilip lahit mezar
yapılır? Üzerlerine nasıl milimetre bile kaymadan dümdüz resimler çizilir,yazılar
yazılır? En önemlisi, çölün ortasında granit nerden bulunur?
Sözde iki
saatlik süre içerisinde müzede görülmesi gereken en önemli yerleri görebilecektik
ama hızlandırılmış tur bana yeterli gelmedi. Zaten rehberin tek derdi komisyon.
Sürekli bir yerlere götürüp millete birşeyler aldırtma derdinde.
![]() |
Kahire müzesi dışarıdan görünüm |
![]() |
Kahire müzesi içi |
![]() |
Baba, mumya nediy? |
Müzede
tutankamonun lahiti haricinde her yerde fotoğraf çekmek serbest. Ama eski model
fotoğraf makineleri ile veya profesyonel kameralar ile girmek isterseniz ekstra
bir para ödemeniz gerekiyor. Müzenin giriş ücreti 120 Mısır poundu ve bu ücret
tur ücretine dahil. Çocuklar yarı fiyat. Bahçede ücretsiz bir tuvalet var ancak
temizlikçiler burada herkesten para dileniyor.
Müzeden
sonra tekneyle Nil Nehri gezisine katıldık. Nil nehri fazlasıyla bulanık ve
havada pusluydu. Motorun gürültüsüne, kasette bangır bangır çalan Mısır göbek
havaları da eklendiği için, rehber Nil nehri kıyısındaki eski binaların ne
olduklarını anlatırken pek anlayamadım. Gördüğüm kadarıyla Nil kıyısında tanınmış
bütün uluslararası zincir oteller vardı. 45 dakikalık tekne turunun ücreti kişi
başı 10 dolar.
Tekne turu
dönüşü tekrar otobüse binip öğle yemeği için Giza’ya doğru yola çıktık. Nil
nehrinin üzerindeki Abbas köprüsünü geçtikten sonra çevredeki binalar bir anda
değişiyor. Rehber Giza’nın fakirliğinden halkının zor şartlar altında yaşadığından
bahsetti. Gerçektende yol boyunca hiçbir binanın dış sıvası yoktu ve sokaklar
çok virane görünüyordu. Yollar deve kakalarıyla dolu, arabalar, motorlar ve
yayalar herhangi bir düzen olmaksızın ilerlemeye çalışıyor. Yemek için
getirildiğimiz lokanta da pek farklı değildi. Alelacele kaçıncı kez ısıtıldığı
belli olmayan yemeklerden alıp kalktık. Piramitlere gideceğimizi sanarken bu
kez sıradaki durak papirüs dükkanıydı. Zaten rehber yol boyu “aman yanınıza
gelen satıcılardan papirüs almayın, ben sizi hakiki papirüs dükkanına
götüreceğim” diyerek asıl niyetini belli etmişti. Biz otobüsten inmedik ama
hemen herkes dükkana girdi.
Piramitlere
ulaşmak için ucsuz bucaksız çölün ortasında kilometrelerce gideceğimi hayal
ediyordum ama karşılaştığım gerçek çok farklıydı. Dünyanın yedi harikasından
biri olan piramitler Giza şehrinin neredeyse içinde kalmış. Koca çölde yer
yokmuş gibi her yere bina dikilmiş. Şehrin içinde binaların arasından piramitler
görünüyor.
Rehber güvenlikten geçtikten sonra yeniden otobüse bineceğimizi söyledi. Mesafe uzun olmamasına rağmen otobüslerle 100 metre kadar yukarı çıktık ve arap şeyhi gibi bir adamın önünde durduk. Rehber adamın bize bilgi vereceğini söyledi. Tabiki bu da dümenden. Sanarsınız ki adam piramitlerin tarihini anlatacak. Panoramik fotoğraf çekilmek için develere binip uzaklara gitmemiz gerekiyormuş. Ücret kişi başı 10 euro.
Nihayet Giza
piramitlerine ulaştığımızda saat öğleden sonra 3 sıralarıydı. Bu saatte bile
bilet gişesinin önünde uzun bir kuyruk var. Piramitlerin giriş ücreti 120 Mısır
poundu ve bu ücret tur ücretine dahil. Çocuklar yarı fiyat.

Rehber güvenlikten geçtikten sonra yeniden otobüse bineceğimizi söyledi. Mesafe uzun olmamasına rağmen otobüslerle 100 metre kadar yukarı çıktık ve arap şeyhi gibi bir adamın önünde durduk. Rehber adamın bize bilgi vereceğini söyledi. Tabiki bu da dümenden. Sanarsınız ki adam piramitlerin tarihini anlatacak. Panoramik fotoğraf çekilmek için develere binip uzaklara gitmemiz gerekiyormuş. Ücret kişi başı 10 euro.
Turist
tuzakları dünyanın her yerinde var tabi ama burada öyle böyle değil. Çok açık
ve net bir şekilde turist eşittir yolunacak kaz. Piramitlerin girişine
"deve ile yarim saat gezi 100 mısır poundu" (5 euro) diye yazı aşmış
Mısır hükümeti. Iceride aç gözlü deve sahiplerinin çektiği fiyat en az 10 euro
ama genellikle turun sonunda saçma sapan ekstralar ekleyerek metazori ile
sizden daha fazla paralar koparabiliyorlar. Yapiskan satıcılar her adimda
yaninizda ve size yaklaştıklarında "no,thanks" demek onları
uzaklaştırmaya yetmiyor. Hediyem olsun diyerek bir şeyleri elinize
tutusturuyorlar,sonrasi malum. Tavsiyem piramitlere gidecekseniz ya
sinirlerinizi aldırıp gidin yada yanınızda güvenilir bir mısırlı olsun.
Üç büyük
piramit Keops, Kefren ve Mikerinos. Bunlar baba, oğul ve torun için inşaa
edilmiş. Bir de dünyanın en büyük taştan yapılma heykeli büyük sfenski gördük
ve rehber yeniden bağırdı “yallah Ali yallah”. En arkada ben kalmışım ve eşimin
dediğine göre bana bakarak la havle çekmiş. Aslında bana garezinin nedeni deve
için indirim yaptırmasına rağmen rest çekip binmememiz. Sırada Giza’nın en eski
ailesinin evinin ziyareti varmış. Tabi bu da yalan. Burası da bir parfüm
dükkanı. Neyseki burda içtiğimiz acı kahveler yanımıza kar kaldı.
Verimli
kullanılsa hem Kahire müzesine hem de piramitlere birer saat daha ayırabileceğimiz
tur, rehberin aç gözlülüğü yüzünden böyle hızlandırılmış bir biçimde geçti.
Kahire turları Cuma hariç her gün yapılıyor ve ücreti kişi başı 40 dolar. 6-12
yaş arası çocuklara yarı fiyat.
Karnak tapınağının ardından tur ücretine dahil olan öğle yemeğine ve ardından Nil nehrinde tekne gezisine katıldık. Bu tur ekstra olarak kişi başı 10 dolar ancak Nil’i bir de Luksor’dan görmek lazımdı. Bu arada Nil, Luksor’da temiz akıyor. Nil nehri kıyısına yapılmış Hotel Luksor’u gördük. Agatha Kristi birkaç romanını burada yazmış. Bonus olarak da Muz adası denilen Nil’in ortasındaki bir ada ziyaret ettik ve meyve tadımı yaptık.
Kahire
turunun yorgunluğunu attıktan sonra “haydi bir de Luxor turu yapalım” dedik.
Nasıl olsa en zorunu (Kahire turu) sorunsuz bir biçimde yapmıştık. Turu yine Kahire
turunu aldığımız acenteden kişi başı 40 dolara satın aldık. Oteldeki tur
satıcıları buna da 50 dolar fiyat çekti. Zorlayınca 45 dolara indi.
![]() |
Luksor yolunda kontrol noktalarından biri |
Luxor turu
için otelden alınış saati sabah 04:30. Otel bu şekilde erken çıkış yapanlara
veya tura katılanlara yolluk kumanya veriyor. Düşünceli bir davranış.
Otobüste
yine en arkadaydık ancak bu kez otobüs tamamen dolduğu için çocukları boylu
boyunca yatıramadık. Google haritalara göre mola versek bile en fazla 4 saatte
Luxor’a varmamız gerekiyordu.
Bir müddet
çölün ortasında güzel bir yolda gittikten sonra Kina adlı bir şehre vardık. Rehberin
dediğine göre Mısır’ın en büyük camisinin yanından geçtik. Buralarda da
insanların yaşam koşulları Kahire’den farksız. Kina’dan sonra Nil nehri
kıyısındaki irili ufaklı yerleşim yerlerinden geçerek Luxor’a kadar ulaşan yol
çok bozuk ve belki 30 tane polis kontrol noktası var. Otobüsümüz durdurulmasa bile
rampalar nedeniyle her seferinde hızımız sıfırlandı. Bunun sonucunda da tam 6
saatte Luxor’a vardık.
![]() |
Karnak tapınağı |
Otobüsteki
yolcuların %90’ını oluşturan Ruslar için rusça konuşan ve diğer tüm milletler
için ingilizce konuşan rehberlerin otobüse binmesiyle birlikte Karnak tapınağına
doğru yol aldık.
Nil nehri
kıyısında bulunan Luxor tapınağı ile Karnak tapınağının arası 2 kilometre ve bu
iki tapınağın arasında tarihi bir yol var. Ancak Luxor tapınağını sadece
otobüsten görmekle yetinip Karnak tapınağına götürüldük. Rehber hızlıca birşeyler
anlattı ve hemen esas görevini icra etmeye başladı. Cebinden çıkardığı sözde bu
bölgeye ait metal kolyeler üzerine isim yazdırma. Tabi ücreti mukabilinde. Bu tür
tamamen duygusal hareketlere Kahire turundan alışkın olduğumuz için hemen
oradan uzaklaşıp fotoğraf çekmeye başladık.
![]() |
Muz adası |
Karnak tapınağının ardından tur ücretine dahil olan öğle yemeğine ve ardından Nil nehrinde tekne gezisine katıldık. Bu tur ekstra olarak kişi başı 10 dolar ancak Nil’i bir de Luksor’dan görmek lazımdı. Bu arada Nil, Luksor’da temiz akıyor. Nil nehri kıyısına yapılmış Hotel Luksor’u gördük. Agatha Kristi birkaç romanını burada yazmış. Bonus olarak da Muz adası denilen Nil’in ortasındaki bir ada ziyaret ettik ve meyve tadımı yaptık.
Kraliçe
mezarlarına doğru giderken taş oymacılarının dükkanına uğradık. Dükkan sahibi otobüsten
inenleri karşılayıp yağtığı işi ballandıra ballandıra anlatmaya başladı.
Dükkanın önüne dümenden 3-4 tane tezgah koymuşlar adamlar sözde çalışıyor. Daha
sonra dükkanın içine girenlere bir şeyler satmaya çalışıyorlar. Biz dışarı
çıktık. Bu kez dükkanın önündekiler yapışıp bir şeyler hediye etmeye çalıştı. Yola
doğru yürüyüp etrafa bakalım dedik. Çocuklar etrafımızı sardı. Hepsinin ağzında
aynı cümle “van yuro”
Luksor’da
aynı alanda hem krallar hem de kraliçeler vadisi var. Vadideki mezarların
içleri dediklerine göre her iki tarafta da aynıymış ancak krallar vadisinin
giriş ücreti daha pahalıymış. Bu nedenle turlar, kraliçeler vadisini tercih
ediyormuş. Burada yerin altına veya kayaların içine yapılmış mezarlarda
duvarlar renkli fresklerle süslenmiş. Kapıda verilen biletle rehberin
gösterdiği iki mezarı gördük. Alandaki diğer mezarları görmek istersek mezarların
kapılarındaki haybecilere ufak bir bahşiş! vermek gerekiyormuş. Türkiye’de, Kapadokya’da
veya Ihlara vadisinde bulunan mağara içlerindeki şapelleri andıran Luksor
kraliçe mezarlarını hızlı bir şekilde bitirip bir sonraki durağımız olan
Hatşepsut tapınağına doğru ilerledik.
![]() |
Mezarın içi ve duvarlardaki süslemeler |
![]() |
Kraliçeler vadisindeki mezarlardan birinin girişi |
![]() |
Kraliçeler vadisi |
Hatşepsut,
tarihteki ilk ve tek kadın firavunmuş. Erkek egemen Mısır’da kadın bir firavun
yıllar sonra bile pek kabul görmemiş. Heykelleri yıkılmış, isminin geçtiği
yazıtlar parçalanmış. Adına yaptırılan Hatşepsut tapınağı yakın zamanda bir
restorasyon geçirdikten sonra ziyarete açılmış. Artık gezinin sonuna gelmiş
olmamızdan olsa gerek rehber, burası hakkında açıklama yapma gereği duymadı.
Bize tanınan 15 dakikalık sürede tapınağa girip çıktık. Turistlere laf atıp
bahşiş dilenen tuhaf tipler burada da var ama tapınak görmeye değer.
Son olarak
dev memnon heykelleri önünde fotoğraf molası verip Hurgada için dönüşe geçtik.
6 saatin üzerinde bir yolculuğun ardından gece 23:00 de otelimizdeydik.
Hurghada’nın
içerisinde gezilecek az sayıda yer var. Shereton caddesinden geçen minibüsler
1,5 Mısır poundu karşılığında merkeze (El Dahr) gidiyor. Burada yerel halkın
alışveriş yaptığı yerler ve sebze meyve pazarı gezilebilir. Ortadoks kilisesi
de yine merkezde bulunuyor.
![]() |
Giza'da binaların arasında piramitler görünüyor. |
Shereton
caddesine yürüme mesafesinde Hurghada’nın en büyük camisi El Mina var. Modern
mimariyle yapılmış güzel bir cami. Caminin yanındaki sokaktan denize doğru
devam ederek balıkçılar pazarına ulaşabilir. Burada çok sayıda balık lokantası
da bulunuyor. Yolun devamında yer alan Hurghada marinanın çevresindeki kafeler
de vakit geçirmek için uygun.
![]() |
Hurgada marina ve kafeler |
Pegasus
uçuşu sabaha karşı saat 3 de. Otelimizden havaalanına gelişte yaptığımız gibi
yine özel transfer ile sorunsuz bir biçimde geçtik. Maalesef aynı şeyi uçuşa
kadar geçen süre için söyleyemeyeceğim. Hurghada havaalanı personeli yolcuları
germek konusunda çok başarılı. Gidiş katında terminalin girişinde 2 görevli tek
tek uçak biletlerini kontrol edip içeriye alıyor. Bu nedenle biletinizin
çıktısı mutlaka yanınızda olsun. Havaalanı girişinde x-ray de çalışanlar işi
abartmışlar. Cihaz ötmediği halde ayakkabı, kemer çıkartırıyorlar. Online check
in mümkün olmadığından sıraya girdik. Burada da sıra çok ağır işliyor. Yan
taraftaki bir yabancı fazla çıkan bagajı için verdiği 50 euro, dakikalarca
bozulamayınca isyan etti. Pasaport kontrolü belki de en sorunsuz geçtiğimiz
yerdi ama bu bölüme girmeden önce de bir kez daha biniş kartlarını tek tek
göstermek için bekledik. Pasaportlar damgalanıp çıkış yaptıktan sonra bir kez
daha x-ray den geçtik. Burası giriş bölümünden de beterdi. 10 ml lik diş macunu
ve şampuana kadar aldılar. Tam “hele şükür bitti” dedik. Bir başka görevli
durdurup tek tek pasaportlardaki samgaları kontrol etti. Bunu da atlatıp uzağa
park eden uçağımıza binmek için otobüslere geçtik. Bir baktık uçağın yanında
bütün bagajlar yerde duruyor. Herkes bagajının yanına gidip “ bu benim” dedi ve
ondan sonra bagajlar uçağa yüklendi. Koltuğumuza oturduğumuzda derin bir “oh”
çektik.
Özetle haticeye değil neticeye bakacaksınız kışın
ortasında baharı yaşamak için Hurghada iyi bir seçim.