20 Kasım 2015 Cuma

ÇEK CUMHURİYETİ - Prag, Karlovy Vary


Genelde Orta Avrupa turlarına katılanlar Budapeşte Viyana ve Prag’ı birlikte ziyaret ederler. Daha önce hem Budapeşte hem Viyana’yı ayrı ayrı iş gezilerimde görme fırsatı bulmuştum. Bu kez bir fırsatını bularak Prag ve kaplıcalarıyla ünlü Karlovy Vary’i ziyaret ederek bu ünlü üçlemeyi tamamladım :)  

Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag istanbul’a 2.30 saat uzaklıkta ve yerel saat Türkiye’den 1 saat geride.

Havaaalanında kur düşük olduğundan sadece 5 euro bozdurdum. 119 numaralı otobüsün son durağı olan Nadrazi Veleslavin istasyonundan metro’ya aktarma yapılıp şehir merkezine ulaşmak yarım saat kadar sürüyor ve sadece 32 koruna (1.5 Euro)

Bu gezimde kalacak yeri couchsurfingden ayarladım. Ev sahibem pragda oğluyla yaşayan bir Amerikalı bir bayandı. Sağolsun kendi evimdeymiş gibi hissettirdi.
Municipal House 1911 yılında inşa edilmiş.
Prag merkezden uzaklaştıkça artan sayılara göre bölgelere ayrılmış. Turistik bölge prag 1. Bu şekilde prag 13 e kadar gidiyor. Ancak ulaşım ağı çok iyi. Altta metro üstte tramvay ve otobüs ile her yere kısa sürede ulaşılabiliyor.  
Powder tower ilk olarak 1475 de gözetleme kulesi olarak inşa edilmiş
İlk günümü prag’ın turistik yerlerine ayırdım. Kasım ayı olmasına rağmen hava ılıktı ve çok kalabalıktı. Belirtmeliyim ki Prag’da tam bir turist istilası var. Bu nedenle merkezde herşeyin fiyatı normalin iki katı ve hizmet kalitesi kötü. Örneğin döviz büroları turistik yerlerde hem düşük kurdan bozuyor hem de komisyon alıyor. Ya da bir barda bira normalde 40-50 koruna iken bu bölgede 80-90 koruna istiyorlar.
Museum metro istasyonuna da adını veren tarihi müze binası 1800 lerin sonunda yapılmış.
Prag’da gezdiğim yerler;

Gezime cumhuriyet meydanından başladım. (Namestki republiky) Burada bulunan powder tower ve yanıbaşındaki Municipal house’ı gördükten sonra Celetna caddesi boyunca ilerleyip eski kent meydanına ulaştım.(Staromastke Namesti) Burası için prag’ın kalbi diyebilirim. İlk dikkatimi çeken astronomik saat kulesiydi. Bu görkemli saat kulesinin önünde toplanan insanlar her saat başında kulenin üzerindeki kuklaların gösterisini izliyorlar.
70 metre uzunluğundaki astronomik saat kulesi
 Meydanın diğer tarafındaki büyük bir kilise var.(Church of our lady before tyn) Ortaçağ’dan fırlamış gibi duran bu kiliseyi ve meydanı yukarıdan görebilmek için saat kulesine çıktım. 120 koruna (4 euro) Zaten buradan prag manzarasını gördükten sonra uzaklarda görülen Petrin kulesine çıkmak akıl karı gelmedi. Sonradan ev sahinimden öğrendiğime göre Petrin kulesine çıkan finükülerde bakım nedeniyle kapalıymış.
Astronomik saat kulesinden eski kent meydanı manzarası paha biçilmez.
Meydanın diğer tarafında da St. Nicholas kilisesi var. Parizska caddesi boyunca ilerleyerek Prag’ın yahudi bölgesine ulaştım. Burada birçok sinagog ve yahudi mezarlığı var. Karlova caddesinden geldiğim yönde geri dönerek Clementinumu görüp Prag’ın ünlü Charles köprüsü’ne geldim. (Karluv most) Köprünün her iki girişinde de kuleler var. Nehrin karşı yakasındaki kuleye çıktım. 90 koruna (3 euro) Tekrar karşı tarafa geçip ara sokaklardan National Theatre a ulaştım. (Narodni Divadlo)
Yapmına 1357 de başlanıp 1402 de tamamlanan Charles köprüsü
Köprü kulelerinden Charles köprüsü
Vladva nehri, Prag kales, ve St.Vitus katedrali
Gezimin ikinci gününü ev sahibimden aldığım tavsiyeler üzerine Prag’ın turist istilasından olabildiğince kaçabileceğim, yerel halkın takıldığı yerler üzerine planladım. Kaldığım Flora semtinde bulunan Oslanske mezarlığıyla güne başladım. Avrupa’da mezarlıklar park gibi. Sabah yürüyüşüne çıkanlar, koşanlar, banklarda oturup gazete okuyanlarla doluydu. 1600lerin sonlarında Prag’da bir veba salgını baş göstermiş. Mezarlık o zamanlarda kurulmuş. Hristiyan ve Yahudi bölümleri varmış. Evsahibim Kafka’nın mezarının da burda olduğunu söyledi ve yerini tarif etti ama ilgimi çekmediğinden aramadım.
Prag eski meydan günün her saati gösterilerle dolu
5 numaralı tramvaya binerek Hradcany bölgesine gittim. Tepede görünen Prag Kalesi ve yanındaki St.Vitus Katedrali,Eski Kraliyet sarayı,St. George Basilicası gibi birçok tarihi yeri dışarıdan görmekle yetindim. Tekrar nehri soluma alarak yüzlerce yıllık binalarla dolu dar sokaklardan geçerek Smichov semtine doğru ilerledim. Bazen küçük bir kafede soluklandım bazen nehre karşı bir banka oturup uzaklardaki prag’ı seyrettim. Palackeho köprüsünden geçerek Vysehrad semtine vardığımda güneş batıyordu. Turist kalabalığından kaçtığım bu ikinci günümde ilk güne göre daha çok keyif aldım.

Prag’da dilenciler çok dikkatimi çekti. Bugüne kadar hiçbiryerde görmediğim şekilde bu abiler yada ablalar yere boylu boyunca uzanıp önlerinde boş bir teneke tutuyorlar. Başları eğik durumda sadece yere bakıyor. Aslında önlerinde teneke olmasa dilenci olmadıklarını bile anlamak zor. İçip sızmış diye düşünebilirsiniz. Acındırma amacıyla yaptıklarını düşündüğüm bu hareketin işe yarayıp yaramadığını bilmiyorum ama ben hiç para veren görmedim.
Çeklere özgü bir tatlı; trdelnik
Çek Cumhuriyeti’ndeki 3.ve son günümde otobüsle 2,5 saat mesafedeki Karlovy Vary’e gitmek üzere Florenc’e geldim. Student agency isimli otobüs firması Karlovy Vary’e gidiyor ve bilet ücreti 160 koruna (6 euro).

Karlovy Vary, Prag’a göre oldukça soğuktu. Turizm bürosuna uğrayıp bir harita istedim ve gezilecek yerleri harita üzerinde işaretlettim. Burası kaplıcalarıyla ünlü bir şehir. Ohre nehri boyunca ilerlerken sağlı sollu çok güzel binalar görülüyor. Bunların bir çoğu spa otelleri. Yoldaki çeşmelerden sıcak sular akıyor. Başında insanlar toplanmış. Baktım herkesin elinde ufak mataralar. Doldurup doldurup içiyorlar. Ben de aldım bir matara ve doldurdum. Suyun tadı berbattı. Şifa niyetine bile olsa iki yudumdan fazla içemedim.

Karlsbad otelini buldum. Atatürk 1917 yılında bir süre bu otelde kalmış.

Karlovy Vary’i tepeden gören Diana kulesine çıkmak için finükülere bindim. Etraf ormanlarla kaplı olduğu için hava çok temizdi. Dönüşte finükülere binmeyerek merkeze ormanın içinden yürüyerek döndüm. Merkezde kubbeleri altın renginde olan bir ortadox kilisesi vardı. Burası Moskova’daki Aziz Vasili Kilisesi’nden esinlenilerek yapılmış.

Akşam Prag’a geri döndüm ve metroyla doğrudan eve gitmek yerine eski şehri bir de gece görebilmek için Mustek durağında indim. Artık tanıdığım sokaklardan geçerek eski meydan ve çevresini dolaştım. Pandomim sanatçıları, müzisyenler mesleğini icra edip para kazanma peşindeydi.


Eve döndüğümde sessizlik hakimdi. Meğer ev sahibem hastalanmış. Geçmiş olsun diyerek odama çekildim.

Ertesi gün İstanbul uçağı öğleden sonra 15:00 de olduğundan en azından öğlene kadar gezme planım vardı. Sabah sağanak yağmurun sesiyle uyanınca yataktan çıkasım gelmedi. Prag’da ki son günümü tembellikle geçirdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder