23 Kasım 2016 Çarşamba

Ipswich'de bir zaman tüneli; Okul bahçesindeki sığınak.

Görev yaptığım okulun 2010-2012 yılları arasındaki Comenius projesinde, ortak okullardan birisi  İngiltere’nin Ipswich şehrinde bulunan bir ortaokuldu. Bu işle ilgilenenler bilir, yılda iki kere proje toplantısı ortak okullardan birinde düzenlenir, proje ortağı okullardan gelen öğretmen ve öğrenciler bu toplantılarda hem proje konusu üzerine toplantılar yapar hem de gittikleri ülkenin kültürünü daha iyi tanımak adına ev sahibi okul tarafından düzenlenen çevre gezilerine katılır. Bizim de Ipswich gezimizde katıldığımız çevre gezilerinden bir tanesi hemen okulun bahçesinde yerin altında bulunan 2. dünya savaşından kalma bir sığınaktı.
Okul müdürü Steve ile
Sığınak 2. Dünya savaşının başladığı günlerde, savaş esnasında yoğun bir hava bombardımanı olacağı beklentisi üzerine bugünkü Clifford Road İlköğretim okulunun bahçesine inşa edilmiş. Savaş bittikten sonra sığınağın üzeri belediye tarafından kapatılmış, ardından çevrede inşa edilen yeni binalarla birlikte zaman içinde tamamen unutulmuş. Yaklaşık 50 yıl sonra 1989 yılında okul bahçesinde kazı yapan işçiler tesadüf eseri girişlerden birini bulmuşlar.

Sığınağa okul bahçesindeki giriş merdivenlerinden indikten sonra bir tünelle karşılaşıyorsunuz. Burası olası bir hava saldırısı esnasında toplanma ve karartma alanı olarak planlanmış. Günümüzde de sığınağa rehber eşliğinde inildiğinde, sığınak hakkında bilgilendirmenin yapıldığı yer burası. Zaten adı üstünde bir sığınak. Hareket edebilmek için çok da fazla geniş alanlar yok. Burada hava saldırısı sırasında çalınan sireni de deneme imkanımız oldu.
Sığınak içerisinde ilerledikçe 1930 lara ve 1940 lara ait sayısız materyalle karşılaştık. Adeta bir zaman tüneline girmiş gibiydik. Sığınağın bir bölümü sığınakta uzun züre kalma ihtimaline karşılık erzak deposu olarak düzenlenmiş. O yıllarda kullanılan konservelerden kalemlere, şişelerden pudralara akla gelecek her şey burada depolanmış. Yıllar sonra sığınak yeniden keşfedildiğinde ise çoğu dayanıklı tüketim malı sapasağlam duruyormuş.
Ve sığınağın en ilgi çekici bölümü; Londra metrosundaki tünellerin 2. Dünya savaşı sırasında olası hava saldırılarında binlerce kişinin içerisinde yaşayabileceği bir sığınak olarak planlanması gerçeğinden yola çıkarak Londra metrosunda o yıllarda kullanılan bir vagon buraya getirilip konmuş. Sığınaktaki herşey gibi tren vagonu da tamamen orijinal.

Ipswich'e yolu düşenler için müzenin adresi: Clifford Road Primary School / Ipswich

İngiltere ile ilgili bir diğer yazım da burada


14 Kasım 2016 Pazartesi

KAPADOKYA / Avanos, Ürgüp, Göreme, Uçhisar, Ihlara

Kapadokya denilince akla gelen ve gezilmesi gereken yerler Nevşehir iline bağlı Ürgüp, Avanos, Göreme, Üçhisar, Ortahisar, Kaymaklı ve Derinkuyu ilçeleri içerisinde. Bu ilçelerin birbirlerine uzaklığı çok değil ancak gezilecek yerlerin fazlalığı ve dağınık bir biçimde olması nedeniyle Kapadokya’yı araç kiralayarak gezmek en akıllıcası. Bu arada yol ve tarihi yer tabelalarına pek güvenmemek gerekiyor. Tarihi yerleri gösteren tabelalar bazı yerlerde küçük yada elle yazılmış, bazı yerlerde rengi solmuş, bazı yerlerde de yok. Bir çok önemli yerin yanından geçip gidebilir veya yanlış yola girebilirsiniz.
Özellikle Aksaray ili sınırları içerisinde yer alan Ihlara vadisini de buralara kadar gitmişken gezi planına dahil etmek gerekli. Eğer “her yeri gezeyim, görmediğim hiçbir yer kalmasın” diyorsanız Kapadokya’ya en az 3 tam gün ayırmalısınız.
Biz Kapadokya’ya Kayseri üzerinden gittik. Uçaktan indikten sonra havaalanından kiraladığımız araçla yaklaşık 1 saatte bölgeye ulaştık. Konaklama için tam orta noktada olması nedeniyle Göreme’yi tercih ettik.

KAPADOKYA'DA GEZDİĞİM YERLER

ZELVE VADİSİ: Burası bölgenin en eski yerleşim yerlerinden birisiymiş. Geç hristiyanlık döneminden 1950 lere kadar kullanılmış. İçeriye girdikten sonra yol ikiye ayrılıyor. Kayaların içerisine oyulmuş yaşam alanlarını, mutfakları, yemekhaneleri, ahırları, kiliseleri görebilmek için hem yürümek hem de tırmanmak gerekiyor. Bazı bölümler kapatılmış. Vadinin girişten sonra sağ tarafındaki yolda bulunan Türk köyü 1952 yılına kadar kullanılmış. Daha sonra erozyon tehlikesi nedeniyle boşaltılmış. Köyün küçük camisi günümüzde de ayakta. Giriş müze kartla ücretsiz. Otopark için 3 lira ödedik.
Zelve vadisinde kiliseler
Zelve köyünün camisi
1952'ye kadar düğünlerinin yapıldığı köyün meydanı
Zelve vadisinde güvercinlikler
PAŞABAĞ: Göreme –Avanos yolu üzerinde bulunan peri bacaları hemen dikkatimizi çekti. Buraya Paşabağ ya da Rahipler vadisi deniliyor.Bence Kapadokya’nın en güzel manzarası burada. Peri bacalarının içerisinde hristiyanlık döneminden kalma bir de kilise var. Otopark ücretsiz, giriş ücreti yok.
Paşabağ
AVANOS MERKEZ: Çömlek yapımcıları ile ünlenmiş Kızılırmak kıyısındaki bu ilçede ufak bir gezinti yaptık. Geçerken uğranabilecek bir yer.  
ÜRGÜP MERKEZ: İlçe merkezini tanımak için öğretmenevinin önünden yukarıdaki tepeye çıktık. Buradan Ürgüp’ü kuşbakışı görmek mümkün. Ayrıca ilçede bir de müze var.
GÖREME MERKEZ: İlçede turizm için çok şey yapılmış. Yollar, kaldırımlar, yürüme alanları, çevre düzeni çok iyi. Ancak lokantalardaki fiyatlar, tabelalardaki yabancı dilde yazılar burayı tipik bir anadolu kasabası olmaktan çıkarmış. Balon turları da bu ilçeden ayarlanıyor. Merkezdeki caminin yanından yukarıya doğru tırmanarak çevreyi panoramik olarak izleyebileceğimiz bir tepeye ulaştık. Sabah gün doğumunda buradan vadide yükselen balonlarda izlenebiliyor.
Göreme'yi tepeden gören bu yer gündoğumunda balonları izlemek için ideal.

Avanos merkezde çömlekçiler
Avanos'da Kızılırmak kenarında gezinti yapabilirsiniz.
Tepsi kebabı turistik bir atraksiyon.
Göreme
Kaldığımız hostelin kahvaltı salonu.
Ürgüp
GÖREME AÇIK HAVA MÜZESİ: Tıpkı Zelve gibi kayaların içerisine oyulmuş en eskisi 9. yüzyıldan kalma yanyana onlarca kiliselerin olduğu bir yer. Kayaların yapısı nedeniyle o yıllarda önce duvarlara bir sıvı kaplanıp resimler bu kaplamanın üzerine yapılıyormuş. Kiliselerin içerisindeki motifler Zelve ile karşılaştırıldığında çok daha belirgin. Bu nedenle hemen hepsinde bir görevli var ve fotoğraf çekilmemesi konusunda uyarıyorlar. Göreme açık hava müzesinin içerisinde yer alan ama ekstra 10 lira giriş ücreti talep edilen karanlık kiliseye girmedik. Bu kadar çok kilisenin neden yan yana yapıldığını da anlayamadık bu arada. Göreme müzesine giriş, müze karta ücretsiz. Otopark ücreti 6 lira.
Karanlık kiliseye giriş ekstra 10 lira.
TOKALI KİLİSE: Göreme açık hava müzesi girişinin hemen karşında kalan ancak müze giriş biletine dahil olan diğer bir diğer önemli yer Tokalı kilise. Belirgin bir tabela olmadığından kaçırma ihtimali yüksek. Kilisedeki motifler aydınlatılmış ve alt mezarlık bölümüne de girilebiliyor. Fotoğraf çekmek burada da yasak.
MUSTAFAPAŞA: Burası eski bir rum köyüymüş. Taş evlerin farklılığı ve geniş köy meydan dışında bir özelliği yok. Köyün girişinde bir kilise yazısı görüp saptık ama yer altında yer alan bu kilisenin kapısı kilitliydi.
KEŞLİK MANASTIRI: Günün bonusu burası oldu. Mustafapaşa’da gördüğümüz Keşlik manastırı tabelası sayesinde “la bi gidip bakalım” diyerek Kayseri yönüne döndük. Keşlik manastırı tabelası Cemil köyünden hemen sonra karşımıza çıktı. Manastır yaz sezonu dışında kapalıymış. Görevli, ricamızı kırmayarak bize tüm bölümleri gezdirdi ve manastırın tarihi hakkında bilgi verdi. 9.yüzyılda yapılmış bu manastırın içerisinde kilise, yemek alanları, yaşam alanları, dershaneler belirgin bir biçimde görülüyor. Kompleks fazla bozulmadan günümüze ulaşmış. Buradaki kilisenin içerisinde yer alan mozaikler bu bölgenin en önemlilerinden. Ayrıca kilisenin inziva bölümü ilgi çekici. Müze kart geçerli değil. Giriş ücreti: 5 lira.
Gülen Meryem tasviri bölgede sadece Keşlik manastırındaymış.
Manastırdaki büyük kilise; sol alttaki bölüm inziva odası.
Fotoğrafın sol tarafı yemekhane. Taşlar oyularak doğal bir masa ve sandalye yapılmış.
Manastırın içerisinde 9.yy den kalma kilisenin tavan motifleri
EL NAZAR KİLİSESİ: Göreme açık hava müzesine giderken sağ tarafta tabelasını görüp döndüğümüz bu kilise de tabelasında bulunduğumuz saatte açık olması gerektiği yazdığı halde kapalıydı. Arka taraftaki bağdan üzüm koparıp yedik.
El Nazar kilisesi kapalıydı.
UÇHİSAR KALESİ: Bölgenin en yüksek tepelerinden birinde bulunan Uçhisar kalesinden manzara gayet güzel. Buraya gün batımında gitmek giriş için ödenen paraya değdi dedirtiyor. Müze kart geçmiyor. Giriş 7 lira.
Uçhisar Kalesi
GÜVERCİNLİK VADİSİ: Ürgüp yönünden Uçhisar’a doğru gelirken sağ tarafta bulunuyor. Hediyelik eşya satıcılarının olduğu yere park edip vadiyi gözlemlemek mümkün. Otopark ücretsiz.
KAYMAKLI YERALTI ŞEHRİ: Bana “adamlar yapmış abi” dedirten, içinde odasından yemekhanesine, ahırından şaraphanesine herşey bulunan bir yeraltı şehri. Savunma anında üst kapakları geniş kaya parçalarıyla kapatıp bir de açık deliklerden saldırıya geçebiliyormuş burada yaşayanlar. Girerken mavi renkli okları takip ederek indik, sonra kırmızı renkli okları takip ederek çıktık. Uzun tünellerde eğilerek yürürken de biraz bel ağrısı çekiliyor, benden söylemesi. Giriş müze karta ücretsiz, otopark 3 lira.
DERİNKUYU YERALTI ŞEHRİ: Kaymaklı’dan sonra az çok nasıl bir yerle karşılacağımı bilsemde Derinkuyu’nun derinliği resmen başımı döndürdü. Kapalı yer fobisi olanlar kesinlikle burayı ziyaret etmemeli. Kırmızı ve mavi renkli gidiş ve geliş yönlendirmesi bir noktadan sonra işe yaramıyor. Tek kişinin sığabileceği merdivenlerden inerken veya çıkarken yukarıdan aşağıya yada aşağıdan yukarıya seslenmek zorundasınız. İki ilçenin arası 10 km. Giriş müze karta ücretsiz, otopark ücretsiz.
Kilise Sultan Abdulhamid döneminde burada yaşayan Ermeniler için inşa edilmiş.
Derinkuyu kilisesinin çan kulesi
DERİNKUYU ÜZÜMLÜ KİLİSESİ: Yeraltı şehrine doğru yürürken bu yapı dikkatimi çekti. Yakın tarihte yapıldığı belli olan ve dışarıdan gayet sağlam görünen bu kilise de bölgedeki bir çoğu gibi kapalıydı. Bahçesini gezmekle yetinmek zorunda kaldım. Kapı önünde duran çocuklar bu kilisenin Sultan Abdülmecid döneminde yapıldığını söylediler.   
IHLARA VADİSİ: Kapadokya’nın en uzak ancak en görülesi yerlerinden birisi Ihlara vadisi. Derinkuyu’dan ayrıldıktan sonra güneybatı yönünde yaklaşık 60 km ilerledikten sonra Ihlara vadisine ulaştık. Giriş yapılan yerden itibaren merdivenlerle ortasından su akan vadi tabanına iniliyor. İndikten sonra vadi hem sol hem de sağa doğru ilerliyor. Başından sonuna toplam uzunluğu 14 kilometreymiş. Vadinin içerisinde kayaların içerisine oyulmuş kiliseler bulunuyor. Merdivenlerin bittiği yerde bu kiliselerin hangi yönlerde oldukları ve uzaklıklarının yazılı olduğu bir tabela var. Biz yakın mesafedeki birkaç kiliseye baktık. Buralarda duvar resimleri bilimum okuma yazma bilenlerin hatıra karalamalarından nasibini almış, herhangi bir güvenlik de yok, bu gidişle birkaç yıla sadece ulaşılamayan yerlerde resim görülür. Vadinin içi kafa dinlemek ve dere kenarından güzel bir yürüyüş yapmak için ideal. Yakın çevrede yaşıyor olsam her hafta bir kere gelir yürüyüş yaparım. Biz vakit darlığı nedeniyle gidemedik ama gelmişken vadinin başlangıç noktası olan Selime köyü ve Bellisırma köyü de görülebilir. Giriş müzekart ile ücretsiz, otopark 5 lira.
Vadi boyunca akan ırmağın üzerinden köprüler yardımıyla karşıya geçiliyor.
Vadinin sol tarafı
Vadi tabanına merdivenlerle iniliyor.