27 Nisan 2018 Cuma

VİETNAM, 2.bölüm: HoiAn, Hue, Danang

Vietnam’da gezilecek yerleri araştırırken Orta Vietnam’da bulunan HoiAn kenti ile ilgili birkaç yazı okumuştum. Seyahatimin planlaması aşamasında HoiAn’a uğrayıp uğramamak konusunda kararsız kaldım. Vietnam denilince ilk akla gelen yerler sıralamasında Orta Vietnam’daki birkaç şehirden fazla bahsedilmiyor. Vietnam, güneyden kuzeye büyük bir ülke olduğu için buraya uğramak hem fazladan harcayacağım bir kaç gün hem de para anlamına geliyordu. Ev sahiplerimin tavsiyeleri ve Danang kentine ucuz uçak bileti bulmam sayesinde kervan yolda düzülür atasözüne uyarak hazırlıksız bir şekilde yola düştüm.
Uçak biletimi skyscanner üzerinden ulaştığım bir şirketten 130 liraya aldım. HoiAn’a direk uçuş yok. Ya Hue veya Danang şehirlerine uçmak gerekiyor. Danang şehrine Ho chi Minh City’den günde 10’dan fazla uçak seferi bulunuyor. Vakti ve sabrı bol olanlar için otobüslerle de Orta Vietnam’a ulaşmak mümkün. Ho Chi Minh City’den HoiAn otobüsle 20 saat sürüyor.

Havaalanına gitmek için merkezde, Bui Vien caddesinden 109 numaralı otobüse binip en öne oturdum ve bir an aklıma Saigon’un motorsikletlerine ne kadar çabuk alıştığım geldi. Bu şehre ilk ayak bastığımda beni en çok şaşırtan şey karıncalar gibi her yerden çıkan binlerce motorsikletti. Karşıdan karşıya geçmenin, trafik ışıklarının olmadığı bir çok kavşakta büyük bir sorun olacağını düşünmüştüm. Sonradan anladım ki karşıdan karşıya geçmek için tek yapmam gereken şey karşı kaldırıma doğru beklemeden yürümek. Demek ki insanın farklı ortamlara alışması aslında görünenden daha kolay.

Havaaalanı Vietnam’a ilk geldiğim günkü gibi yoğundu ve uçağımız kalkış öncesinde yine bir miktar gecikti. Vietnam havayollarının Airbus340 model uçağı ile 45 dakikalık bir uçuştan sonra Vietnam’ın üçüncü büyük şehri Danang’a indik.

İlk hedefim HoiAn olduğu için havaalanından bu şehre direk ulaşımın yollarına baktım. Maalesef tek çözüm Danang şehir merkezinden Hoian’a saat başı kalkan otobüslerden birine binmekti. Havaalanı çıkışında gözlerim bir belediye otobüsü aradı ama o da yoktu. Birkaç taksici laf attı. Telefonumun haritasına göre havaalanının hemen dışında bir yol vardı. O tarafa doğru yürümeye başladım. Taksiciler hala arkamdan sesleniyordu. Yaklaşan ilk motorcuya el kaldırmamla önümde durması bir oldu. Adama derdimi anlatamasam da arkasına binip otobüs durağına kadar kendimi bıraktırmayı başardım. Google bu otobüs durağından başka bir otobüs ile ana terminale gitmem gerektiğini belirtiyordu. Otobüs gelmesine geldi ama ağzına kadar doluydu. Önce şoföre sonra muavine HoiAn’a gitmek için terminale ulaşmak istediğimi anlattım.Kafa salladılar ama otobüsün hareketinden sonra bir şeylerin ters gittiğini anladım. Şehirden giderek uzaklaşıyorduk. İngilizce bilen biri olması umuduyla sağıma soluma bakındım. Gençten birisi çırpındığımı görüp yardımcı olabilir miyim dedi. Ona durumu anlatmamla işin rengi ortaya çıktı. Ters yönde gidiyorduk. İngilizce bilen genç çocuk gelen ilk durakta indi. O andan itibaren otobüstekilerin tek kaygısı bendim. Şoför,muavin ve yolcular bana bakıp nerede inmem gerektiğim hakkında yorum yapmaya başladı. Yüz ifadelerinden anladığım kadarıyla durumum pek iç açıcı değildi zira her kafadan farklı bir ses çıkıyordu. Resmen kendimi akvaryumdaki balık gibi hissettim. 10-15 dakika böyle yol aldıktan sonra şoför beni köy gibi bir yerin garajında indirdi. Muavinle birlikte içeri girdik ve muavin bekçiye benim durumumu anlatıp otobüse döndü. Bekçi terminalde çalışan kızla konuşup bana “otur bekle” işareti yaptı. Orada da 10 dakika kadar zaman geçirdikten sonra bekçi gelen otobüsün şoförüne beni emanet edip vedalaştı. Son bindiğim otobüsün şoförü de Hoi an otobüslerinin geçtiği durakta beni indirdi. En sonunda HoiAn’a giden otobüse bindiğimde Vietnam halkının ne kadar yardımsever olduğunu bir kere daha deneyimlemiştim.

Edit: Şubat 2018 itibariyle Danang havaalanından HoiAn’a direk otobüsler kalkmaya başlamış.
Bu maceralı yolculuğun sonunda HoiAn’a ulaştığımda hava da kararmak üzereydi. Otobüsten inen tek turist ben olduğum için taksiciler hemen etrafımı sardı. Telefonumun navigasyonuna bakarak ana caddeye çıktım ve şehir merkezine doğru yürümeye başladım. İlk dikkatimi çeken şey, yapılaşmanın en fazla 2-3 katlı olması oldu.

Yola çıkalı 12 gün olmuştu ve ilk defa konaklamaya para ödeyecektim. HoiAn başlangıçta planlarımda olmadığı için couchsurfinge hiç bulaşmadan konumu ve derecelendirmesi iyi bir hostelde kahvaltı dahil bir yatağı 5 usd fiyata rezerve ettim.

HoiAn şehrinin eski kenti, Unesco kültür mirası listesinde. Şehirde gezilecek yerlerin tamamını içine alan eski kent iyi korunmuş. Sokaklar kentin simgesi haline gelen rengarenk fenerlerle süslenmiş. Tek katlı ve bahçeli geleneksel tarihi evler, turistik eşya satıcısı olarak hizmet veriyor olsada halen yüzlerce yıl öncesinin tarihi dokusunu hissetmek mümkün. Bazı tarihi evler müzeye çevrilmiş. Ahşap yapılı tapınaklar ve pogodalar ve Japon Köprüsü denilen eski ahşap köprü ve köprünün üzerindeki tapınak görülecek yerler arasında. 
Maalesef gezilecek yerlere girmek yüklü bir ücrete tabii. Eski kentin giriş noktalarında bulunan bilet satış noktalarından 120.000 dong karşılığında alacağınız biletle eski kent haritasında işaretlenmiş 21 noktadan sadece seçeceğiniz 5 tanesine girmenize izin veriliyor. Bana saçma gelen bu ilginç uygulamayı protesto edip bilet almadım. Buna rağmen birkaç tapınağa kolaylıkla girdim zira kalabalık anlarda giriş çıkışı kontrol eden pek yok.

Eski kentin içinde birçok restoran bulunduğu gibi bir de kapalı yemek çarşısı var. Burası turistler tarafından mutlaka gidilmesi gereken yerler listesinde. Küçük dükkanların önünde bulunan taburelere oturup yemeğinizi siparişinizi veriyorsunuz. Yemeğiniz gözünüzün önünde hazırlanıp servis ediliyor. Bütün dükkanların resimli ingilizce menüleri bulunuyor ve çalışanlar turistleri kendi dükkanlarına çekebilmek için yoğun bir çaba harcıyor.  



Marketin dışındaki yerel sokak pazarını gezdim. Vietnam’ın her yerinde sokak pazarları yerel halkın bahçesinde yetiştirdiği sebze ve meyvelerin satıldığı pazarlar. Satıcıların yüzde doksanı kadın. Bu ülkenin mutfağında sebze çok önemli bir yer tutuyor. Zaten Vietnam mutfağı için dünyanın en sağlıklı mutfağı deniliyor.
Saigon’daki ev sahibim de dahil birkaç kişi HoiAn’a gittiğimde mutlaka meşhur ekmek arası sandviç yemem gerektiğini söyledi. Ekmek arası sandviçin nasıl bir meşhurluğu olabilir ki diye düşünsem de bir öğünümde sandviç denedim. Eğer yolu düşen olursa diye yazıyorum. HoiAn sandviçi bildiğimiz sandviç. Hiçbir özelliği de yok. Boşu boşuna ekmekle karnınızı doyurmayın. Vietnam yemeklerinin yerini hiçbirşey tutmaz.
Şansıma,HoiAn’daki ikinci günümün akşamında fener festivaline denk geldim. Festival her ayın dolunay gecesinde yapılıyormuş. Geleneksel bir şekilde, yerel halk, iyi şans getirmesi için tütsüler yakıyor, kağıttan yapılma küçük bir feneri, ya çubuklar yardımıyla kıyıdan yada teknelere binerek nehre bırakıyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde, yüzlerce renkli fenerin suda yüzdüğü görsel bir şölene tanıklık ediyorsunuz.
Gece hostele döndüğümde yan yatağımda yatan Sırp kız ile onun yanındaki yatakta yatan Avustralyalı yaşlı adam hararetli bir şekilde tartışıyorlardı. Ertesi sabah kahvaltıda Avustralyalı adam yanıma oturup dert yanmaya başladı. Tartışmanın nedeni klimanın gece açık kalıp kalmamasıymış. Konu konuyu açtı. Adam emekli olduğundan bahsetti. Her yıl ülkesinde kış başlarken güneydoğu asyada bir ülkeye gelip üç dört ayını buralarda geçiriyormuş. 1977’de Londra’dan Kathmandu’ya otobüsle giden hippilerdenmiş. İstanbul’u sadece o zaman görmüş.

Kahvaltıdan sonra bisiklet kiralayıp HoiAn’ın dışına çıktım. Mekong deltası kadar çok olmasada bu bölgede de pirinç tarlaları gözlemleniyor.

Hava birdenbire kararınca hızlı pedallarla hostelime geri döndüm. Avustralyalı adam da Danang’a market alışverişine gidecekmiş, hava kapayınca çıkmamış. Şemsiyemi alıp otobüs durağına gittim. Danang-HoiAn arasında her yarım saatte çalışan otobüsler var. Yolculuk 45 dakika sürüyor ve otobüs ücreti 25000 dong (1 usd) ancak muavinler genellikle para toplarken turistlerden fazla para almaya çalışıyorlar.

Büyük bir şehir olmasına rağmen Danang’ın içinde tarihi ve kültürel açıdan gezilecek bir yer yok. Dragon köprüsü adında üzerinde dev ejderha maketi olan köprü belki de görülecek tek yer. Ancak Danang’ın kilometrelerce uzunluktaki plajlarına hayran kaldığımı belirtmeliyim.
Ertesi sabah saat sekizde HoiAn’dan Hue’ye gitmek için Sinhtourist ofisinin önündeydim. 8:30 otobüsü için bilet almak istediğimde gişedeki kadın “alt kattan mı istersin üst kattan mı” diye sordu. “Cam kenarı mı istersin koridor mu” sorusuna alışık birisi olarak kadına boş boş baktım. Kadın gülümseyerek “tamam” dedi. “Üst kattan vereyim, orası daha güzel”

Vietnam’da şehirler arası yolculuklar, dünyada eşi benzeri olmayan (varsa da ben bugüne kadar görmedim) “sleeping bus” otobüsleriyle yapılıyor. Otobüste her koltuk bir yatak. Araca binerken ayakkabılar çıkartılıp bir poşete konuluyor. Ardından koltuğunuza yatıyorsunuz. Yatış o yatış.
HoiAn Hue yolculuğum 4 saate yakın sürdü. Hue’de otobüsün yolcuları indirdiği yer perfume nehri kıyısında bulunan bir mini terminal alanıydı. İnince yine taksiciler etrafımı sardı. Telefonumun haritasına bakarken bir tanesine gideceğim hostelin adını söyledim. “Orası uzak, yürüme” falan dedi. Telefonuma baktım,hostele 300 metre mesafedeyim.

Kalacağım hostel, Hue’nin turist bölgesinde. 6 kişilik odada 1 yatak kahvaltı dahil 5 dolar. Sokaklarda, hosteller, tur acentaları, restoranlar, döviz büroları, çamaşırhaneler gibi turistlerin ihtiyacı olan herşey var. Yeri gelmişken, 1 kg çamaşır ortalama 1 dolardan biraz pahalıya yıkanıp ütülenip teslim ediliyor.
Hue şehri 1802 den 1945 e kadar Nguyen hanedanlığı sırasında Vietnam’ın başkentiymiş. Şehir parfüm nehrinin iki yakasına kurulu. Eskiden çok güzel kokuyor olsa gerek ismini parfüm koymuşlar ama şu anda güzel yada kötü herhangi bir kokusu yok. Şehrin merkezinde Dong Ba adında büyük bir kapalı pazar var. Burada iğneden ipliğe, sebzeden meyveye herşey satılıyor.
Couchsurfing’den bir kız mesaj atarak Hue’yi gezdirebileceğini söyledi. Aslında tüm Vietnam’da halk yabancılara karşı çok sıcakkanlı. Hue’de de özellikle gençler, yabancı dil pratiği yapabilmek için kente gelen turistlerle iletişim kurmaya çalışıyorlar. Rehberimle öğle saatlerinde buluşup dolaşmaya başladık. Kız iyiydi hoştu da ingilizcesi berbattı. Bir süre sonra sıkıldığımı hissettim ve izin isteyip Kraliyet sarayının yolunu tuttum.

Parfüm nehri kenarından yürüyerek 10-15 dakikada kraliyet sarayına ulaştım. Sarayın çevresi güzel bir park olduğundan olsa gerek yerli turistlerle doluydu. Saraya giriş için ödenmesi gereken ücret 150000 dong. (6 dolar) İçerisi çok büyük ve pek fazla yönlendirme tabelası yok. Bu yüzden buraya yerel bir rehberle girmek faydalı olabilir. Binalar ve binaların içi ihtişamlı olmasına rağmen renk cümbüşü bir zaman sonra gözleri yormaya başlıyor.
Hue’nin içinde gezilmesi gereken bir diğer yer Thien Mu Pogoda. Kraliyet sarayından dört kilometre ileride nehir kenarında bulunan bu tarihi yapıya merkezde kıyıda duran tekneler kişi başı 8-10 dolar ücret istiyorlar. Sıcak olmasa nehir kıyısından rahatlıkla yürünerek gidilecek bir yer. Kraliyet sarayının önünden ana yola çıkıp gelen motorculara el kaldırdım. Bir tanesi durdu ama anlaşamadık. Diğeri oraya gitmediğini ima eden bir şeyler söyledi. Cebimden 20000 dong çıkartıp bir sonraki duran adama parayı gösterdim ve pogoda dedim. Dakikalar içerisinde pogodanın önündeydim.
Pogoda 1601 yılında yapılmış. Sakin huzurlu bir yer. Dini bir alan olmasının dışında bahçe peyzajı görülmeye değerdi.

Akşam merkeze dönüp, nehir kıyısında oturdum. Havanın kararmaya başlamasıyla birlikte Hue halkı kendisini nehir kıyısına atmış.
Hue’nin nispeten dışı sayılacak birbirine uzak noktalarda kral mezarları var. Bunların en önemli olan birkaç tanesini görmeyi planlamıştım. Hue’de taksiciler yabancılara hep fahiş fiyat çekiyorlar. Bu nedenle en mantıklı şey taksi ücretini paylaşmak veya araç kiralamak.Akşam hostelde aynı odada kaldığım Avustralyalı bir çift ve Alman bir kızla mezarlara beraber gitmek için araç kiralama planı yapmıştık. Ancak sabah kahvaltıda Avustralyalı çift planlarını değiştirdiklerini söyledi. Ben de mezar görmek yerine Hue’nin 10 kilometre kadar güneyinde bulunan ahşap köprüsüyle ünlü bir köye gitmeye karar verdim. Köprünün yerini telefonuma kaydedip ana yola kadar yürüdükten sonra iki motor ve bir kamyonete otosop çekerek köye ulaştım. Tarihi ahşap köprü gerçekten güzeldi ama daha güzel olan şehrin dışına çıkıp kırsal hayatı gözlemlemekti.
Gece 22:30 da Hanoi’ye uçmak için akşam saatlerinde Hue havaalanına geçtim. Havaaalanı Hue’nin 15 km dışında. Servis tüm yolcuları Hue’deki otellerden topluyor. Dışarıdaki acentelerden ayarlanırsa 80000 dong, direk telefonla ayarlanırsa 50000 dong. Telefon: 0543826826.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder