“Gezmek
yaşamaktır”. Andersen’in bu sözünü çok severim. Fırsat bulduğum her an yeni
yerler görmek üzere yola çıkmak beni yeniliyor ve motive ediyor. Bu yaz
yaşanılanlar nedeniyle iptal olan planlarım, yaz tatilinin bitmesine yakın,
izinlerin yeniden açılmasıyla birlikte yeniden önüme geldi. 9 günlük kurban
bayramı tatili için arayış içerisine girdim ama süre azalmıştı ve 9 gün uzaklar
için yeterli değildi. Üstelik bilet fiyatları da bayram tatili nedeniyle el
yakıyordu. Şansımı yakınlarda denemeye karar verip balkanların incisi Karadağ’a
doğru yola düştüm.
Karadağ eski
Yugoslavya’dan ayrıldıktan sonra 2006 yılında bağımsızlığını ilan etmiş,
Avrupa’nın genç cumhuriyetlerinden birisi. Kuzey komşusu Hırvatistan gibi sahip
olduğu bakir kıyıları ve tarihi kentleri sayesinde turizmden büyük bir gelir
elde ediyor. Karadağ’ın başkenti Podgorica ve para birimi euro.
Ülkeye
Arnavutluk üzerinden girdim. Arnavutluk’un İşkodra (Shkoder) şehrinden,
Karadağ’ın Ülgün (Ulcinj) şehrine günde 3 kere otobüs var ve yolculuk sınır
geçişi dahil 1 saat 15 dakika sürüyor. Aslında mesafe sadece 45 kilometre ancak
yol her iki ülkede de dar.Bilet: 5 euro. Minibüste pasaportlar muavin
tarafından toplanıp bilgiler bir kağıda yazılıyor. Sınırda 15 dakika kadar araç
içinde bekleniyor. Bu sırada pasaportlara giriş damgası basılıyor.
|
Arnavutluk-Karadağ sınırı |
Ulcinj’de
otobüs garajı yakınlarında ufak bir hostelde gecelik 8 euro ya kaldım. Şehir
merkezine gitmek için otobüs terminalinin olduğu caddenin bitiminden sağa dönüp
ilerledim. Bu yol aynı zamanda denize doğru da gidiyor. Sağlı sollu görmeye
başladığım camiler Osmanlı’nın bu topraklardaki varlığının bir göstergesi. Aynı
zamanda Ulcinj şehri günümüzde Karadağ’da müslümanların en fazla yaşadığı yer.
Yapılış tarihleri 17-18.yüzyıl olan 5 tane camiyi, bir hamamı ve 1 türbeyi
gördükten sonra sahile doğru yürüdüm. Sokaklarda camiler dışında başka önem
taşıyan bir yapı yoktu. Küçük ve şirin bir şehir olduğu her halinden belli.
Denize yaklaştıkça yapılar biraz daha modernleşip, dükkanlar bar ve
restoranlara dönüştü. Denize paralel bir yürüyüş alanı ve plaj dikkatimi çekti.
Yolun denizle birleştiği yerde plajın hemen arkasında bir cami daha var. İsmi
denizciler camiymiş. 1930’larda yıkıldıktan sonra yakın bir zamanda tamamen
yeniden inşa edilmiş. Caminin müezzininden izin alarak minareye çıktım. Buradan
manzara çok güzeldi.
|
Bu menü 4 euro |
|
Ulcinj'de Osmanlı'dan kalma türbe. |
|
Ulcinj sokakları |
|
Osmanlı eseri cami ve hamam yanyana. |
|
Denizciler cami yeniden yapılmış. |
|
Denizciler camii minaresinden manzara |
Ulcinj’den
Arnavutluk yönüne doğru giderken güzel plajlar var. Ertesi gün bunlardan en
ünlüsü olan Velika Plaja’ya uğradım. Buraya gitmek için Stoj dolmuşlarına
biniliyor. Daha ileride bir de Bojana adası var ki buraya gitmek farklı bir
deneyim olabilir zira adanın en önemli özelliği nudist plajı. Stoj dolmuşları
Ada bojana’ya kadar gidiyor ancak mesafe uzadığı için fiyat da artıyor. Giriş
için ayrıca 2 euro ödeniyor. Adayı oluşturan Buna nehri iki kola ayrılıyor ve
diğer kol Arnavutluk ile sınırı oluşturuyor. Adanın girişinde Buna nehrinin
üzerinde bulunan köprünün her iki yanında balık lokantaları vardı.Okuduğum
kadarıyla fiyatlar yüksekti. Aracıyla gelen birkaç kişi dışında herhangi bir
minibüs falan görmediğimden Ulcinj’e dönüşü otostopla yaptım.
|
Buna nehri kıyısında balık lokantaları |
|
Buna nehri üzerindeki köprü Ada Bojana'ya bağlıyor. |
Ulcinj’den
Budva’ya devam ettim. Bu arada Karadağ’lılar bu şehre ultsini diyorlar. Yol birkaç
saat sürdü ve bilet 7 euro. Kıyı boyunca denize girilecek bir çok yer var. Bunlardan
en önemlisi Bar şehri ama burda durmayı hiç düşünmedim. Geçerken gördüğüm
kadarıyla Bar büyük, düzenli bir sayfiye şehriydi.
Budva’ya
inince ilk işim terminalden kablosuz internete bağlanmak oldu. Karadağ’da bütün
otobüs terminallerinde ücretsiz wifi hizmeti mevcut. Baktığım birkaç hostelden
terminale en yakın olanına doğru yola çıktım. İlk vardığım yer bir pansiyondu. Resepsiyonda
kimseyi göremeyince yakınlardaki bir diğer hostele baktım. Burası kalabalıktı.
Dorm odalarında yer yokmuş. Sadece tek kişilik oda müsaitmiş. Fiyatını sordum,
resepsiyondaki kadın 15 euro dedi. Pazarlıkla 10 euro’ya indirmeyi başardım.
|
Budva'da plaj. |
|
Budva kalesinden Adriyatik'te gün batımı |
Hostele
yerleştikten sonra şehri keşfe çıktım. Deniz kıyısını takip ederek eski kente
ulaştım. Budva’nın eski kenti çok iyi korunmuş. Kalenin manzarası harikaydı. Tarihi
yapılar, kiliseler, eski evler, katedraller keyif verdi. Şehrin dar
sokaklarında dolaşırken bir anda deniz karşınıza çıkıyor. İnsanlar tarihi
kalelerin önünde denize giriyorlar.Sahil yapılaşmaya kurban edilmemiş ve
kirletilmemiş. Tek hoşlanmadığım şey eski kentdeki kalenin etrafında en güzel deniz
manzaralı yerlerin lüks restorantlara dönüştürülmüş olmasaydı. Sahil boyunca
bir çok plaj var. Bu plajlar eski kenti geçince de devam ediyor. Plajları
kullanmak ücretsiz ancak şezlong ve şemsiye ücretli. Hepsinin ismi ve fiyat
tarifesi farklı. Ayrıca sahilden tekne turlarıyla Sveti Nikola adasına yüzmek
için gidilebiliyor.
Geceleri
sahil boyunca insanların piyasa yaptığı bir cadde var. İsmi slovenska.
Restoranlar, barlar, tur şirketleri, turistik eşya satıcıları gibi bir tatil
yerinde olabilecek herşey bu caddedeydi. En son yaşanılan krizden sonra Türkiye’ye
gelemeyen Ruslar’da Budva’yı adeta işgal etmişlerdi. Turistik yerlerde dil
yozlaşması Türkiye’de alışkın olduğumuz bir şeydir ama bu şehirde de Rus
turiste o kadar alışılmış ki her yerde tabelalar Rusça’ydı.Tüm satıcılar ana dili
gibi Rusça konuşuyordu.
|
Budva geceleri |
Budva’ya
yakın bir mesafede ünlülerin adası olarak ünlenmiş Sveti Stefan adında bir ada
var. Kıyıya çok yakın olduğundan bana Mersin’deki Kızkalesini hatırlatmıştı. Ertesi
günümü buraya gitmek için ayırdım. Terminalden ortalama yarım saatte bir kalkan
otobüslerden biriyle kısa bir sürede adanın bulunduğu mevkiye ulaştım. Buradan
Sveti Stefan’a doğru merdivenlerden inilebiliyor. Otobüse gidişte 3 euro,
dönüşte 2 euro ödedim.Burası yakın bir zamana kadar sıradan bir balıkçı
köyüymüş. Sonra bir otel zinciri köyün tamamını satın almış ve otel haline
çevirmiş. Şu anda otel müşterisi olmayanlar yada adadaki lüks restoranlardan
birinde rezervasyonu olmayanlar adaya giremiyorlar. Adanın karşısındaki
plajlardan ada manzarasıyla denize girmek ücretsiz ama şezlong ve şemsiye
kiralamak isterseniz adanın lüksünden aşağı kalmayan bir fiyat tarifesiyle karşılaşıyorsunuz.
En ön sıra şezlonglar 30 euro dan başlıyor ve arkaya doğru azalarak 5. sırada
15 euro’ya kadar düşüyor.
|
Budva otobüs terminali |
|
Sveti Stefan adası |
Budva’da
tatil modunda güzel günler geçirdikten sonra yakındaki bir diğer şehir Kotor’a
geçtim. Kotor Budva’ya kıyasla çok daha küçük ama bir o kadar da şirin bir
şehir. Kotor’u bir uçtan diğer uca adeta kollarının arasına almış korur gibi çevreleyen
dağlar, denizin mavisiyle birleşince seyrine doyulmayacak bir manzara çıkarmış
ortaya. Eski kent işte o dağların eteğine kurulmuş ama aynı zamanda burada
yaşayan insanlar düşmanlarına karşı eski kentin dağlık kısmını da surlarla
örmüşler. Zaten coğrafi olarak kendiliğinden korunaklı olan bir kenti bir de
insan eliyle bu kadar savunmak başlangıçta bana şaşırtıcı gelse de şehrin doğal
güzelliğini gördükten sonra burada yaşayan insanlara hak vermedim de değil..İlk
görüşte hoşuma gitti bu şehir. Eski kentin sokaklarında dolaştım, kaleye çıkıp
eşsiz manzarayı izledim.Deniz kıyısında uzun yürüyüşler yaptım. Akşamları gün
batarken, günübirlik gelen transatlantiklerin Kotor’a veda edişini izledim. Adeta
ruhumu dinlendirdim. Budva mı kotor mu deseler ben Kotor derim.
|
Kaleden Kotor manzarası |
|
Budva eski kentte katedral |
|
Budva eski kent |
|
Budva eski kentin giriş kapılarından biri |
Bir gün Kotor’dan
Perast isimli köye gittim. Buraya gitme nedenim tıpkı Sveti Stefan gibi denizin
ortasında yer alan iki ayrı adaydı. İsimleri Sveti Dordje ve Gospa od Skrpjela.
Bu adalar Sveti Stefan’a göre daha açıkta. Sveti Dordje’nin üzerinde bir
manastır var. Otobüsten indiğim yerden deniz kıyısı boyunca yürüyerek bölgeye
ulaştım. Ancak adaya gitmek için bir tekne hizmeti bulamadığımdan karşıdan fotoğraflarını
çekmekle yetindim.
|
Sveti George adası |
Bu seyahatim
sadece Karadağ ile sınırlı değildi. Başka ülkelere de uğradım. Onlarda yakında
bloğumda olacak. Takipte kalın.
Benim de ziyaret ettiğim bir yer.Oldukça beğenmiştim.Ayrıca Budva'dan Petrovac a yaptığım tekne gezisinin tadı damağımda kaldı.Petrovac sveti stefan dan sonra şirin bir kasaba..Çok güzel anılarla döndüm..
YanıtlaSilEvet, methini duymuştum ama zaman darlığı nedeniyle gidemedim Petrovac'e. Umarım bir daha ki sefer.
SilTekne gezisi hakkında bilgi verir misiniz? Fiyat vb.
Sil