Tabi bu
kadar ucuza uçmanın bazı koşulları da var. Tüm yeme, içme servisleri
ücretliydi. Uzun uçuşlarda dağıtılan seyahat çantaları, yastık, battaniye
vs.verilmedi. Uçak boeing 787 olmasına rağmen koltuk arkalarında eğlence
sistemi yoktu.
Atina Singapur
uçuşu 12 buçuk saat kadar sürdü ve yerel saatle sabaha karşı 4.30 da Singapur
changi havaalanına indik. Yeri gelmişken havaalanından da bir cümleyle
bahsedeyim. İçinde sinema salonlarından, botanik bahçelerine, uyuma koltuklarından
yüzme havuzuna kadar pek çok aktivitenin bulunduğu dünyanın en güzel
havaalanlarından bir tanesi seçilmiş, defalarca ödüller almış modern ve büyük
bir havaalanı Changi. Uçuş öncesi veya sonrasında fazladan
ayrılacak birkaç
saati hak ediyor.
Pasaport
polisinden geçerek ülkeye girişim hiçbir sorgu suale takılmadan 1 dakika
içerisinde oldu. Uçakta dağıtılan formu uzattım, parmak izi verdim ve polis
mührü bastı. Ancak burada bir parantez açayım. Gerek sosyal medya
paylaşımlarından gerekse bizzat tanıştığım Türk gezginlerden aldığım bilgiler
benim yaşadığımın tam tersi yönündeydi. Bordo pasaport taşıyan tüm Türk
vatandaşları farklı bir bölüme alınarak Singapur’a girişte çok ciddi bir
kontrole tabi tutuluyor. Bu nedenle Singapur’a seyahat nedenini belirten bilgi
ve belgeler mutlaka el altında olmalı. Benim hiçbir şey sorulmadan ülkeye
girmem ya yeşil pasaportum sayesinde oldu yada o anda polisin iyi ruh haline denk
geldim. Singapur'a giriş |
Singapur’da
4 gecelik konaklamamı couchsurfing sayesinde bedavaya getirdim. Ev sahibim
Cheston, merkezde tek başına yaşayan çin asıllı bir işadamıydı. Evinin merkezi
ve manzaralı konumunun yanısıra, hem muhabbetiyle hem de yardımseverliğiyle
couchsurfing ruhunu tam anlamıyla yaşayan bir arkadaştı. Cheston işe gitmek
için 7.30 da evden çıktığını söylemişti. Bu nedenle hızlı bir şekilde metroya
yöneldim. Tanah merah istasyonunda yapılan aktarma ile birlikte evin bulunduğu
Lavender semtine ulaşmam 40 dakika kadar sürdü. Eve vardığımda Cheston işe
gitmek için hazırlanıyordu. Ayaküstü tanışıp biraz muhabbet ettikten sonra sırt
çantamı odama bırakıp çıktık. Cheston para bozdurabileceğim ve kahvaltı yapabileceğim
yerleri gösterdi. Ayrıca ulaşım kartı ve taşınabilir internet aygıtı da verdi.
Artık singapur’u keşfetmek üzere hazırdım.
Singapur bir
şehir devleti. Haritada görünemeyecek kadar küçük. Yıllar evvel Malezya’nın bir
parçası iken bağımsızlığını kazanmış.O tarihten sonra da çok başarılı bir
değişim geçirmiş. Bunu şehre gelir gelmez anlıyorsunuz. Yollar, caddeler,
sokaklar temiz ve düzenli. Sokaklarda çöp yok. Tüm binalar yapılırken çevre
konusu hep düşünülmüş.
Singapur'da binalar da yeşil |
Singapur’u gezmeye kaldığım evin yakınlarında bulunan Arap mahallesini gezmekle başladım. Singapur’da çinliler,malaylar,hintliler ve araplar yaşıyor. Çoğunluğu müslüman olan arapların ve malayların yaşadığı mahallelerde en dikkat çeken yapı Sultan camiydi. Cami Singapur’un en büyük müslüman ibadethanesiymiş. Masallardan fırlamış gibi duran dış görünüşüne nazaran caminin içi daha sadeydi. Caminin etrafındaki sokalarda dolaştım. Hediyelik eşya satıcıları ve kafeler dışında canlı renklere boyanmış ikişer katlı evler vardı.
Arap mahallesi ve sultan mescidi |
Arap mahallesinde dolaştıktan sonra metroya yöneldim. Amacım mimarisiyle dünyaca ünlü Marina bay sands otelini görmekti. Bayfront istasyonunda inip otele doğru yürüdüm. Singapur hükümeti tarafından 10 yıl önce denizin doldurulmasıyla kazanılan toprağa inşa edilen dünyanın en büyük ve en gösterişli oteli artık Singapur’un simgesi olmuş. Otelin mimarisi uzaktan bakınca binanın üzerine konmuş gemiye benzetilmiş. Otelin en üst katında bulunan sonsuzluk havuzundan yararlanmak için otel müşterisi olmak şartmış. Gecelik otel odasının 400 dolardan başladığını da hatırlatayım bu arada. Bloglarda araştırdığım kadarıyla havuzun olduğu katta bulunan bara giriş ücretsizdi ancak bu da değişmiş ve çıkmadan önce belirli bir ödeme yapmak gerekiyor. Otelin içinde aşırı popülerlikten kaynaklı büyük bir kalabalık vardı. Resepsiyonda check in için sıra bekleyen insanları da görünce paranın her zaman saadet getirmediğinin bir kez daha farkına vardım.
Otelin arka tarafında “Gardens by the bay” isimli parkı gezdim. Dünyanın farklı yerlerinden gelme bitkilerin yanısıra adına supertree denilen dev ağaçlar görülmeye değerdi. Parkın içinde dolaşmak ücretsiz ancak temalı parklara girmek isteyenler veya supertree ağaçları arasında gerilen iplerde yürümek isteyenler ücret ödemek zorunda.
Bu arada hem “Marina Bay Sands” hem de “Gardens By The Bay” e akşam hava karardıktan sonra da gittim. Saat 8 de başlayan ses ve lazer gösterileri görülmeye değer. Marina bay Sands i izlemek için en güzel yer Singapur’un sembolü olmuş altı balık üstü aslan Merlion heykelinin önü.
Singapur genel anlamda ucuz bir şehir değil ancak her yerde olduğu gibi bu şehir de de ucuza yemek yenecek yerler var. Hawker center denilen yemek bölgeleri hem Singapur halkı hem de turistler arasında oldukça popüler. Genellikle çinliler tarafından işletilen hawker centerlarda bir kaç dolardan başlayan fiyatlarla karın doyurmak mümkün. Turistik bölgelerdeki hawker centerlarda fiyatlar daha yüksek, merkezden uzaklaşıp yerel halkın yaşadığı semtlere doğru gidildikçe fiyatlar daha uyguna geliyor. Asya mutfağımdan hoşlandığım için singapur’daki hawker centerlar benim için bir cennetti.
Singapur'da ucuza doymanın yeri; hawker center |
Atina’dan Singapur’a ulaştığımda kolumdaki saat gece yarısını gösteriyordu. Oysa Singapur’da ertesi gün çoktan başlamıştı. Bütün günü sıcakta gezerek geçirince de adeta zombiye döndüm. Eve döndüğümde Cheston akşam yemeği için beni bekliyordu. Yemeğin ardından biraz muhabbet ettikten sonra izin isteyip yattım.
Gecesi gündüzünden daha güzel Singapur |
Ertesi günün Cumartesi olması sayesinde uykumu almış ve dinlenmiş olarak kalktım. Cheston beni kendi semtindeki ünlü bir çin kahvaltıcısına götürmeyi teklif etti. Kahvaltı deyince aklıma her Türk’ün aklına gelecek şeyler geldi. Oysaki gerçek yarım tost ve bir fincan kahveden ibaretti. Çinlilerin neden ufak tefek olduklarının cevabı sanırım bu.
Clark quay akşam saatlerinde çok hareketli |
Merlion heykeli |
Chinatown semti |
Chinatown’da
Budha tooth relic tapınağına gittim. Bu büyük komplekste ibadet edenlerin ardı
arkası kesilmiyordu. İçerideki kırmızı renk yoğunluğu bir müddet sonra gözümü
aldı. Burdan çıkarak aynı cadde üzerinde bulunan Sri Mariamman Hindu tapınağına
gittim. Tapınak kapalıydı. Temizlik saatiymiş. Thian Hong Keck budist
tapınağını ve ardından Al-Abrar camisini gördüm. Singapur’un çok dinliliği
burada kendisini gösteriyor. Birkaç yüz metre arayla cami, budist tapınağı ve
hindu tapınağı. Keza yanınızdan önce bir müslüman geçiyor ardından bir budist
rahip.
Budha tooth reliec tapınağı |
Öğleden sonramı Singapur’un bir diğer ilginç semti Little India’ya ayırdım. Chinatown istasyonundan metroya binerken çevremdeki herkes çekik gözlü iken little india istasyonunda çekik gözlüler yerini esmer hindulara bırakmıştı. Semt Hindistan’dan gelen göçmen yerleşimciler tarafından kurulmuş ve dışarıya doğru büyümüş. Hintlilerin kendi kültürlerini yaşatmaya çalıştıkları yerel pazarlar, dinsel temalı eşyalar satan dükkanlar, hint mutfağını tadabileceğiniz restoranların bulunduğu renkli bir semt olmuş. Önce Sri Veeramakaliamman isimli tapınağı ziyaret ettim. Ardından Abdul Gaffar camiini ziyaret ettim.
Küçük Hindistan semtinde bir ev |
Ertesi günün pazar olması sayesinde geç kalktık. Cheston’ı bu kez ben kahvaltıya götürdüm. Yine çin yemeği yedik ama bu kez gözümde midemde doydu. Cheston’a Singapur’daki apartmanların neden hep birbirine benzediğini sordum. Bu apartmanlar Singapur devleti tarafından yapılmış. Devlet ya kiraya veriyor ya satıyormuş. Cheston’ın oturduğu evi de teyzesi devletten satın almış. Apartmanların bakımından temizliğine kadar herşey devlet tarafından yaptırılıyormuş. Anlaşılan, Singapur devleti bir nevi özel şirket gibi devleti yönetiyordu.
Tree top walk. Ağaç üstü yürüyüşü |
Buradan sonra yine otobüsle Lower pierce denilen bir göl kıyısına ulaştık. Göl kıyısı yürüyüş ve dinlenme alanı olarak düzenlenmişti.
Ahfong, son olarak beni Singapur’un en büyük Budist tapınağına götürmeyi teklif etti. Kong meng San Por Kark See manastırına gitmek için yine otobüse bindik. 1922 de yapılan bu manastır kompleksi hem mimarisi hem de parka benzeyen alanlarıyla diğer budist tapınaklarından farklıydı.Son olarak merkeze dönebilmem için otobüsle Ang mo Kio tren istasyonuna ulaştık. Ahfong, Asya medeniyetleri müzesi için ücretsiz giriş davetiyesi verdi. Ertesi gün Sentosa adasına gitmeyi planladığım için müzeye zaman ayıramayacağımı düşünüyordum ama yine de bir köşede dursun dedim.
Singapur’daki
son günümde Sentosa adasına gitmek için evden erkenden çıktım. Yılda ortalama
20 milyon ziyaretçi ağırlayan Singapur’un bu ünlü adası özellikle eğlence
ortamları ve temalı parkları ile tanınıyor. Sentosa adasına ulaşmak için Harbour
Front istasyonunda metrodan inip işaretleri takip ederek Sentosa boardwalk
denilen yolda yürüdüm. Bu yol toplam 800 metre uzunluğunda. Aslında adaya
yürüyerek geçmek bile ücretliymiş. Ama şansıma turnikelerin üzerinde “31 aralık
2017’ye kadar ücretsizdir” yazıyordu. İsteyenler Harbour Front metro
istasyonundan kalkan Sentosa express trenlerine 4 sgd ödeyerek binebiliyorlar.
İlginç bir şekilde Sentosa expresini Sentosa’dan Singapur’a geri dönüşte
kullanınca ücret ödemedim. Yani dönüş yolunda boardwalk üzerinde yürümeye gerek
yok. Parası çok olanlar için bir de teleferik seçeneği de var. Singapur harbour
front kulesinden Sentosa adasına manzarayı izleyerek geçebiliyorsunuz.
Teleferik ücreti 29 sgd.
Sentosa yapay bir eğlence adası. İçerisinde temalı parklar, gösteri merkezleri, eğlence alanları, dünyanın bütün ünlü şehirlerinde mantar gibi biten modern müzeler, sinemalar, kafeler ve bir de büyük bir kumarhane var. Benim ilgimi çeken daha doğal olan yerlerdi. Bu nedenle yürüyüş rotalarından faydalandım. Ada içerisinde Sentosa ekspres trenine binmek ücretsiz. Tren toplam üç istasyon arasında gidip geliyor. Tüm istasyonların çevresinde hangi etkinlikler olduğu hakkında bilgi panoları yada el haritaları yardımcı oluyor. Merkezde dolaştıktan sonra adanın güneyindeki plajlara uğrayıp biraz yüzdüm. Sentosa adasının güneyinde asma bir köprüyle ulaşılan Güneydoğu Asya kıtasının en güney noktasına yürüdüm. Bence Sentosa’nın en keyifli bölümü burasıydı.
Sentosa yapay bir eğlence adası. İçerisinde temalı parklar, gösteri merkezleri, eğlence alanları, dünyanın bütün ünlü şehirlerinde mantar gibi biten modern müzeler, sinemalar, kafeler ve bir de büyük bir kumarhane var. Benim ilgimi çeken daha doğal olan yerlerdi. Bu nedenle yürüyüş rotalarından faydalandım. Ada içerisinde Sentosa ekspres trenine binmek ücretsiz. Tren toplam üç istasyon arasında gidip geliyor. Tüm istasyonların çevresinde hangi etkinlikler olduğu hakkında bilgi panoları yada el haritaları yardımcı oluyor. Merkezde dolaştıktan sonra adanın güneyindeki plajlara uğrayıp biraz yüzdüm. Sentosa adasının güneyinde asma bir köprüyle ulaşılan Güneydoğu Asya kıtasının en güney noktasına yürüdüm. Bence Sentosa’nın en keyifli bölümü burasıydı.
Akşamüstüne
doğru bu kadar Sentosa yeter diyerek Singapur’a döndüm. Aklıma Ahfong’un hediye
ettiği müze davetiyesi geldi. Vakit henüz erken olduğundan müzenin yolunu
tuttum. Fazla ilgi çekici olmamakla birlikte giriş ücretinin 18 sgd olduğu bir
müzeye ücretsiz girmek keyifliydi. Merkezde biraz daha dolaştıktan sonra Marina
Bay sands’deki lazer gösterisini son bir kez daha izlemek için Merlion’a doğru
yürüdüm. Coşkulu kalabalık her akşam olduğu gibi bu akşam da sahilde yerini
almıştı.
4 günlük
Singapur macerası böylece biterken, ertesi gün Vietnam için yola çıkmaya hazırdım.
Bu gezinizi yaz tatilinde yaptınız değil mi? Harika bir rota
YanıtlaSilama ben de bir gün ben de bu kadar uzak yerlere gidebilecek miyim
diye çok merak ediyorum. en fazla 4 saatlik uçuş yaptım, her dakikasında
iğne üstünde, kalp çarpıntısıylayım. acaba uyku ilacı içsem işe yarar mı diye merak ediyorum ya yaramazsa ve saatlerce nasıl dayanırım diyorum. sömestr
için ne yapsak ne planlasak diyoruz bilmiyorum. yakın çevre de
ne önerirsiniz? gelecek yazıyı sabırsızlıkla bekliyorum
Merhaba,
SilEvet yaz tatilinde gittim. Uzun uçuşlar insanı ne kadar sıksa da dünyanın uzak bir ucuna gitme fikri beni hem heyecanlandırıyor hem de rahatlatıyor.Bence siz de sorun yaşamazsınız.Sömestre için önerim sıcak yerler. Mesela Dubai. Biz ailecek Hurghada ya gideceğiz işallah.