Biniş
kartımı almak için Tiger Air bankosuna ulaştığımda check in bankosunda oturan
kızı, Vietnam’ın yeşil pasaport sahibi Türk vatandaşlarından vize istemediğine
ikna etmem biraz zaman aldı. Tüm havayolları yolcuların gidilecek ülkeye giriş
izni olup olmadığını kontrol edip gerektiğinde uçağa almama yetkisine sahip
zira yolcu herhangi bir nedenle geri gönderildiğinde taşıyıcı havayolu ceza
ödemek zorunda kalıyor. Normal pasaport sahibi Türk vatandaşları ve bir çok
dünya ülkesinin vatandaşı Vietnam’a girebilmek için vize almak zorunda. Yeşil
pasaport sahibi Türk vatandaşları ise Vietnam’a vizesiz girebiliyor. Kız yan
bankoda çalışan arkadaşına sordu ama o da emin değildi. Sizi geri gönderirlerse
işinden olurum dedi. Kendimden emin bir şekilde endişe etmemesini, hiçbir sorun
çıkmayacağını söyledim. Asya’da seyahat ettiğimi, Vietnam’dan sonraki seyahat
noktamın Kamboçya olacağını ve oraya tahminen 10 gün sonra geçeceğimi anlattım.
Kız gülümseyerek biniş kartımı verdi ve iyi yolculuklar dedi. İşin zor tarafını
atlatmıştım. Pasaport kontrolünden geçip Singapur’a veda ettim ve keyifle uçağa
yöneldim.
Kapıların
kapanmasına rağmen uçağın içinde tam bir saat kalkmayı bekledik. Nedeni Ho Chi
Minh City havaalanındaki yoğunluk nedeniyle kalkış izni alamamışımızmış.
Sonradan öğrendiğime göre tıpkı Sabiha Gökçen havaalanı gibi Ho Chi Minh City
de de sadece bir pist var ve ülkenin başkentten sonra en büyük ikinci şehrinin
hava trafiği de şehrin kendisine paralel olarak çok yoğun.
Saigon'da motorsikletler |
Bekleme
esnasında yanımdaki Vietnamlı orta yaşlı çift laf attı. Adam Avustralya’da
yaşıyormuş ve yılda bir kere ailesini ziyaret etmek için Saigon’a dönüyormuş. Tuzunun
kuru olduğu belliydi.
Beh Tanh market İstanbul'un kapalıçarşısı gibi. |
Bir saatlik
gecikmeyle büyük ve modern bir havaalanına indik. Pasaport kontrolünden hiç
sıkıntısız geçtim. Geliş katında dolar kuruna baktım, gayet yüksekti. 50 dolar
bozdurmakla yetindim. Sonradan anladım ki havaalanındaki kur merkezden bile
yüksekmiş. Ülkenin para birimi Dong. Temmuz 2017 de 1 Amerikan doları 22600
dong yapıyordu.
Vietnam
halkının ne kadar misafirperver olduğunu daha gitmeden anladım. Couchsurfing
üzerinden yaptığım genel ilana “gel bende kal” diyen bir çok davet geldi. Tercihimi
çocuklarının yabancı dil öğrenmelerine katkıda bulunmak amacıyla couchsurfinge yeni
kayıt olmuş iki çocuklu bir aileden yana kullandım. Bir firmada yöneticilik
yapan Ha, avukat olan eşi Thuan ile birlikte beni evlerinde ağırlamak
istediklerini yazmışlardı. Evleri Saigon’un merkezi bir semtindeydi. Vietnam’lı
bir ailenin yanında kalmak da benim tam istediğim şeydi.
Ho Chi Minh
City’nin eski ismi Saigon. 1976’da Ho Chi Minh City olmuş. Aslında halk arasında
da genelde Saigon ismi ile anılıyor. Merkez olarak kabul edilen en turistik
bölge 1.bölge. Dışarıya doğru uzaklaştıkça genişliyor. Ortasından aynı isimli
Saigon nehri geçiyor ve şehir tropikal iklim kuşağında. Hava sıcaklığı yılın 12
ayı 27-28 derece. Mayıs ayından ekim ayına kadar yağmurlu mevsim hüküm
sürüyor.
Saigon'un meşhur postanesi |
Havaalanından
merkeze gitmek için 109 ve 152 numaralı iki otobüs olduğunu okumuştum. Otobüs
durağı terminal binasının hemen önünde bulunuyor. Google haritalardan baktım
109 gideceğim yere daha yakın. Otobüs durağında 152 numaralı otobüs bekliyordu.
Muavin hemen buyur etti. “Hayır” dedim “109 u bekliyeceğim” Adam ingilizce
anlamıyor ama kendi dilinde bana birşeyler anlatmaya çalışıyordu. İçeride önde
oturan bir kız “yardımcı olabilirmiyim” dedi. Gitmek istediğim yeri
telefonumdaki haritadan gösterip buraya en yakın geçen otobüsün 109 olduğunu ve
ona binmek istediğimi söyledim. Kız dediklerimi muavine ve şoföre anlattı.
Şoför elimdeki telefondan gideceğim yere bir daha baktı ve kıza tekrar bir şeyler
söyledi. Bu otobüs ineceğim yere yakın bir noktadan geçiyormuş,
yürüyebilirmişim. Üstelik bu otobüsün ücreti 5000 dong, diğeri 20000 dong muş. “Tamam”
dedim.
Vietnam
denilince muhtemelen ilk akla gelen şeyle, otobüs havaalanından çıkıp anayola
karıştığı anda karşılaştım; Motorsikletler. Vietnam’ın tamamında motorsiklet
insanların bir numaralı ulaşım aracı ama Saigon belki de bunu en iyi
hissedeceğiniz yer. Trafikte yolun sağ tarafı tamamen motorsikletli sürücülere
ayrılmış durumda. Otomobiller mecburen sol tarafı kullanıyor. Kavşaklarda ve
düzensiz yollarda hepsi birbirine karışıyor. Ve ne kadar ilginç ki trafik
ışığının olmadığı yerlerde bile bir şekilde trafik ilerliyor. Saigon şehrinde
nüfus 7 milyon ve 12 milyon adet motorsiklet varmış. Örneğin ev sahiplerim Ha
ve Thuan’ın her ikisinin de birer motorsikleti vardı.
50 dakikalık
yol bindiğim otobüsün her durakta durması ve dolmasıyla uzadıkça uzadı. Trafik
o kadar yoğun ki bazen trafik ışıklarında duruyoruz ve kontaklar kapanıyor.
Şoför inmem gereken yeri hatırlattı. Muavine ve kıza teşekkür edip indim.
Telefonumun gps’i Ha’nın evine bir kilometre kadar yürüme mesafesinde olduğumu
söylüyordu. Yol üzerinde Vietnam sokak lezetleriyle ilk izdivaçımı yaptım. Evin
bulunduğu bölge tamamen yerel. Hemen her köşe başı seyyar lokanta.
Ha
işyerinden bazen geç çıktığından evin önüne gelince mesaj atmam gerektiğinden
bahsetmişti. Sokağın başında durup etraftaki kablosuz ağları aradım ama hepsi
şifreliydi. Tam o anda bardaktan boşanırcasına bir yağmur bastırdı. Islanmamak
için kapalı garaj gibi bir yerin önünde duran sandalyeyi çekip oturdum. Biraz
zaman geçmişti ki garaj sandığım yerin kepenkleri gürültülü bir biçimde açıldı
ve içerden çıkan adam beni el işaretiyle içeri davet etti. Meğer garaj sandığım
yer adamın 2 katlı eviymiş. Su ve çikolata ikram etti. Wifi şifresini sordum,
yukarıdan oğlunu çağırıp internete bağlanmamı sağladı. Ha’ya mesaj gönderip
yerimi bildirdim. Duvarda asılı duran askerlik fotoğraflarını göstererek
birşeyler anlattı. Ben de haritada Türkiye’yi gösterdim. Yanımda taşıdığım
İstanbul hediyeliklerinden birini takdim ettim. Ortak bir dilde anlaşamasak da
adamın hiç tanımadığı bir yabancıya gösterdiği misafirperverliğe hayran kaldım.
Bu arada Ha “10 dakikaya ordayım” diye mesaj gönderdi. “Sorun yok” yazdım.
“Rahatım yerinde,yağmur dinince yola çık”
Bir süre
sonra dışarıdan gelen motorsiklet sesiyle ev sahibimin geldiğini anladım. Ha
ile ayak üstü tanıştık. Bir çok Vietnam’lı gibi ufak tefek bir bayandı. Sırtçantamı
eve bıraktıktan sonra hemen çıkmamız gerektiğini söyledi. Vietnam’da otel
harici bir yerde 3 günden fazla kalan yabancıların polis merkezine bildirilmesi
gerekiyormuş. Bunu hiçbir yerde okumamıştım. Muhtemelen ev sahibim Ha, ilk kez
evinde bir yabancıyı misafir edeceği için pimpirikli davrandı zira bu kuralın
pratikte pek uygulandığını sanmıyorum. Motora binip birkaç sokak ötedeki
karakola gittik ve polis memuru Ha’nın kimliğini ve benim pasaport bilgilerimi
bilgisayara işledi. Tekrar motora bindik. Ara sokaklarda asfalt sürekli yağan
yağmurlardan yer yer çökmüş. Tüm motor sürücüleri zig zaglar çizerek ilerlemeye
çalışıyor. Yüzlerce motorun olduğu bir motor parkına girdik. Ha, bu motorsiklet
parkına abone olduğunu söyledi. Herkesin motorunun park yeri belliymiş ve yeni
abonelik için boş park yeri bulmak büyük sorunmuş. Nüfusun iki katı
motorsikletin bulunduğu bir şehirde bu durumu yadırgamadım.
Akşam Ha ve
eşi Thuan ile yer sofrasında yemek yedik. Ha, aslında genelde dışarda
yediklerinden bahsetti. Saigon’da hemen her köşe başında yerel yemekler yapan
seyyar sokak lokantaları var. Tezgahların arka tarafında tencere tavalar içinde
oracıkta pişirilen yemekler, önde birkaç ufak masa ve tabure üzerinde yemek
yiyen insanlar. Sokak yemekleri de son derece ucuz olduğundan dışarda yemek
fikri mantıklıydı zira her ne kadar blok apartmanlar olsa da evlerin içi
oldukça küçüktü. Mesela yemek masası veya sandalyesi yoktu. Kapılar sürekli
açık olduğundan apartmandaki diğer daireleri de gördüm. Gösterişten uzak,
herkese yetecek kadar az eşya ile mütevazi bir hayat yaşıyorlardı. Ha ve Thuan
bana çocukları için ayırdıkları odayı verdi. Çocuklar anne babalarıyla birlikte
yatmak istediğinden bu odayı kullanmıyorlarmış.
Ertesi sabah
Ha ve Thuan işe giderken ben de Saigon’u keşfetmek için hazırdım. Ha’nın tavsiyesiyle Grab uygulamasını telefonuma indirdim. Saigon’da gideceğiniz yere en uygun
fiyata ve en çabuk şekilde gitmenin yolu mototaksiler. Eğer birkaç kişi iseniz
araba seçeneği de var. Gideceğiniz yeri yazıyorsunuz ve birkaç dakika sonra
mototaksi yanınızda. Ortalama her 3 kilometrelik seyahat için yarım dolar
ödediğim bu uygulamayı Saigon’a yolu düşenlere tavsiye ederim. Bu arada Saigon'da otobüslerde gayet iyi çalışıyor ve ucuzun da ucuzu. Bilet fiyatları 6000 vnd den başlıyor.
Merkezde
gezmeye Ben Tan marketten başladım. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen
Vietnam’ın bu en büyük ve Saigon’un en ünlü kapalı çarşısı yerel halkla
doluydu. Ana kapıdan girdikten sonra ne tarafa yürüdüysem genelde bayanlardan
oluşan esnafların buyur etmesiyle karşılaştım. Tekstilden hediyeliğe, sebze
meyveden beyaz eşyaya burada herşey satılıyor ama benim magnet haricinde bir şey
almaya niyetim olmadığından buradaki gezim fazla uzun sürmedi.
Kısa bir
yürüyüşün ardından belediye sarayına ulaştım.Sanırım Saigon’un en düzenli
kaldırımları bu meydandaydı. Çok zarif bir yapı olan Saygon Belediye Sarayı,
20. yüzyılın başlarında Fransız sömürge tarzında inşa edilmiş. Günümüzde ne
yazık ki halka açık değil. Sarayın önündeki bahçede Ho Chi Minh’in bir de
heykeli vardı. Aynı alanda insanlara ilginç gelip önünde fotoğraf çektikleri bir bina var. Buraya apartman dükkan deniyor. Bütün bir binanın evleri kafelere ve dükkanlara dönüştürülmüş. Balkonlar da işyeri olmuş.
Sarayın arka
tarafına doğru devam edip büyük parkın içinden geçerek yeniden birleşme
sarayına (reunification palace) ulaştım. Kuzey ve güney vietnam’ın
birleştirilmesi kararı bu binada alınmış.
130 yıllık
Saigon merkez postane binasına gittim. Açıldığından beri işlevini koruyan bina
bana Sirkeci’deki büyük postaneyi hatırlattı. Büyük postane binası
Saigon’dakinin yanında saray gibi kalır ama Saigon’da gezilecek çok fazla yer
olmamasından olsa gerek gezilecek yerler arasında postane binası da var.
Turistlerin buraya muhakkak geldiğini bilen öğrenciler de burayı mesken
tutmuşlar. Nasıl bizim öğrencilere röpörtaj ödevi verdiğimizde Sultanahmet’e
giderlerse, Saigon’lu öğrenciler de buraya gelmiş. İki tanesi hemen beni de
çevirdi ve ayak üstü röpörtaj verdim. Ardından iki tane daha geldi. Ellerinde
kağıtlarla sağa sola bakınan o kadar çok çocuk vardı ki son iki çocuktan sonra
hızlı adımlarla kendimi dışarı attım.
Meşhur Bui Vien |
Saigon'da Saigon birası içilir. |
Postane
binasının tam karşısında 1880 yılında Fransızlar tarafından yapılmış Notre Dame
kilisesi var. Bu kilise Paris’deki aynı isimli kilisenin bir benzeri. İnşaat
esnasında kullanılan tüm malzemeler gemilerle Fransa’dan getirtilmiş.
Saigon'da bir Avrupa mirası: Notre Dame katedrali |
Saigon’da az
sayıdaki Müslüman toplumunun kullandığı birkaç tane cami var. Bunlardan en
önemlisi olan 1935 tarihli Mosquee Musulmane’yi ziyaret ettim.
Camiden sonra merkezde Sinh turist ofisini buldum. Gezginler arasında çok popüler bir yer olan bu turizm acentası uygun fiyata hem tur hem de otobüs bileti satıyor. Şehirde aynı isimde bir çok acenta var ancak orijinal olanı De tham caddesi, 248 numarada. Diğer acentalar bundan satın alıp daha yüksek fiyata satıyorlar. Girer girmez Cu chi tünelleri turunu sordum. Sabah ve öğleden sonra yarım günlük tur var. Öğleden sonra saat 13.00 deymiş. Ücreti 109.000 dong. (5 usd) Ancak tünellere giriş ücreti bu fiyata dahil değil.
Camiden sonra merkezde Sinh turist ofisini buldum. Gezginler arasında çok popüler bir yer olan bu turizm acentası uygun fiyata hem tur hem de otobüs bileti satıyor. Şehirde aynı isimde bir çok acenta var ancak orijinal olanı De tham caddesi, 248 numarada. Diğer acentalar bundan satın alıp daha yüksek fiyata satıyorlar. Girer girmez Cu chi tünelleri turunu sordum. Sabah ve öğleden sonra yarım günlük tur var. Öğleden sonra saat 13.00 deymiş. Ücreti 109.000 dong. (5 usd) Ancak tünellere giriş ücreti bu fiyata dahil değil.
Yaklaşık 40
dakikam vardı. Turun ücretini ödeyip bir şeyler yemek üzere dışarı çıktım. Bu
bölgede yanınızdan geçen her iki kişiden bir tanesi turist. Bütün dükkanlar
turizmle bir şekilde alakalı. Oteller, hosteller, lokantalar, barlar, kafeler,
seyahat acentaları, hediyelik eşya satıcıları,çamaşır yıkayıcıları vs.
Mototaksiciler sürekli laf atıyor veya el işaretiyle “motor lazım mı” diyorlar.
Masaj salonlarının önlerinde oturan kadınlar “massaaaj söör” diye sesleniyor.
Es kaza bir kez kadınlarla göz göze geldiniz mi hareketler daha yoğunlaşıyor.
Masaj konusu açılmışken siz değerli okurlarıma altın değerinde bir bilgi vereyim. Saigon'un her yerinde masaj salonlarını ve önlerinde duran seksi kadınları göreceksiniz. Buralarda işin rengi, özellikle erkekseniz masaj salonuna girdikten bir süre sonra farklı boyutlara doğru yol alıyor. Yani anlayın işte. Ancak amacınız gerçekten ama gerçekten masaj yaptırmak ise, ve bunu cüzzi bir fiyata yaptırmak, kazıklanmamak isterseniz gitmeniz gereken yer Saigon görme engelliler masaj kurumu. Burada çalışanların tamamı kör insanlar ve geleneksel Vietnam masajını saati 100000 gibi çok uygun bir fiyata yapıyorlar. Masaj yapılan odalar gayet mütevazi ve klimalı oda isterseniz biraz daha fazla ödüyorsunuz. Mekan Bui Vien'e çok yakın. Adres:185 Cống Quỳnh, Phường Nguyễn Cư Trinh, Quận 1, Hồ Chí Minh,
Kanmam o bakışlara |
Masaj konusu açılmışken siz değerli okurlarıma altın değerinde bir bilgi vereyim. Saigon'un her yerinde masaj salonlarını ve önlerinde duran seksi kadınları göreceksiniz. Buralarda işin rengi, özellikle erkekseniz masaj salonuna girdikten bir süre sonra farklı boyutlara doğru yol alıyor. Yani anlayın işte. Ancak amacınız gerçekten ama gerçekten masaj yaptırmak ise, ve bunu cüzzi bir fiyata yaptırmak, kazıklanmamak isterseniz gitmeniz gereken yer Saigon görme engelliler masaj kurumu. Burada çalışanların tamamı kör insanlar ve geleneksel Vietnam masajını saati 100000 gibi çok uygun bir fiyata yapıyorlar. Masaj yapılan odalar gayet mütevazi ve klimalı oda isterseniz biraz daha fazla ödüyorsunuz. Mekan Bui Vien'e çok yakın. Adres:185 Cống Quỳnh, Phường Nguyễn Cư Trinh, Quận 1, Hồ Chí Minh,
Mekong Nehri |
Cu chi
tüneli turu için çoğunluğu asyalı turistlerden oluşan 15 kişilik gurubumuzla
belirtilen saatte yola çıktık. Genç rehber yolculuğun başında tünellerin
Vietnam için öneminden bahsetti. Tüneller Ho Chi Minh şehrinin yaklaşık 70 km
kuzeydoğusunda bulunuyor. Ülkeyi istila eden amerikan askerlerine karşı 30 yıl
süren şiddetli direniş sırasında savunma amaçlı kullanılmış. Tüneller aslında
kilometrelerce uzunluğunda olmasına rağmen turistlerin sadece kısa olan bir
kaçını gezmelerine izin veriliyor.
Vietnam savaşı sırasında kullnılan tuzaklar |
Yolculuğumuz
bir buçuk saat kadar sürdü. Tünel girişinde bilet aldık ve bambu ağaçlarıyla
kaplı bir ormana girdik. (90.000 vnd, 4 usd) Rehber bölgenin sadece tünellerden
ibaret olmadığından bahsetmişti. Önce üzeri çalı çırpılarla örtülmüş tuzakları
gördük.
Tek kişinin
içine sığabileceği çukurları, ağaçlara kurulmuş basınca harekete geçen gizli
mekanizmaları gördük. Siperler, sığınma evleri, uyku alanları, toplantıların ve
etkinliklerin yapıldığı alanlar, revir, yiyecek depolanan yerler ve mutfak
bölgedeki diğer gezdiğimiz yerlerdi. Askerlerin giydiği ayakkabılar kamyon
lastiklerinden yapılıyormuş. Aslında bölge çok büyük ve gezilecek yer çok fazla
ama tek başına gezilemediği için rehber nereyi gösterirse orayla yetinmek
zorunda kalınıyor.
Rehber
uzunluklarına göre basit orta ve zor diye adlandırdığı 3 ayrı tünelden bahsedip
hangisine girmek istediğimizi sordu. Oy birliğiyle en kısa olanını tercih
ettik. Hava nemli ve tüneller çok basık. Çömelerek yüründüğü için bir süre
sonra gerçekten insanı zorluyor.
Turun bitiminde
çay ve cassava ikramı oldu. Burada aynı zamanda alışveriş molası veriliyor.
Cassava bitkisinden elde edilen yiyecek maddelerini tatmak ve satın almak
mümkün. Vietnam’a özgü şişenin içerisinde yılan ve akrep ile bekletilerek
aroması zenginleştirilen içkiyi de burada gördüm.
Savaş sırasında halk araç lastiklerinden sandalet yapmayı öğrenmiş.
|
Dönüş
yolunda yine yağmur bastırdı ve Saigon’a girişte trafik tam bir keşmekeş oldu.
Saigon’un İstanbul’a en benzeyen yanı yağmur yağınca insanı çileden çıkaran
trafiği.
Sinhtouriste
uğrayıp ertesi gün için Mekong deltası,My tho ve Ben tre turu satın aldım.
(219000 dong) Akşam yemeğini Sinhtourist yakınlarında bir lokantada yedim. Bir
tabak yemek ortalama 30000-40000 dong dan başlıyor. Bu bölgede yemek menüleri
resimli olduğundan karar vermeyi kolaylaştırıyor. Turistik bölgeden
uzaklaştıkça yemek fiyatları düşüyor. Bunu son gecemde ev sahiplerimle yemeğe
çıkınca daha iyi anladım. Sokak yemeklerinin tabağı aslında daha ucuz ama
birinci bölgede turiste biraz yüksek fiyat çektiklerinden aynı fiyata geliyor.
Barlarda ve lokantalarda bira 30000-40000 dong. 10000 dong a fıçı bira satan bir
yer buldum. Sokakta küçük masa ve taburelere oturuluyor. Ucuz bira bu tür
mekanları sadece turistler için değil Vietnamlılar için de cazip kılıyor.Tabure
bulmak zor. Saigon’da geçirdiğim 4 gece boyunca akşam saatlerinde buraya geldim
ancak aile yanında kaldığım için fazla geçe kalmadan ve alkol duvarını aşmadan
eve döndüm.
Mekong'da tekne turu |
Ertesi sabah,
Ha ve Thuan’dan önce evden ayrıldım. Mototaksici bu kez ara yollardan merkeze
götürdü. Sinhturistin önü her zamanki gibi kalabalıktı. Yine çoğunluğu asyalı
turistlerden oluşan bir gurupla mekong nehri turu için otobüse bindik. Yolculuk
yine bir buçuk saat civarında sürdü. My tho adında bir köye ulaştık. Kıyıda
bizi bekleyen motorlu ve gürültülü bir tekneyle Mekong nehri boyunca ilerlemeye
başladık. Nehrin rengi kahverengi. Nehir kıyısında tek katlı evler var ve halk
geçim kaynağı olan balıkları evlerin nehir üstüne kurulmuş bölümlerinin
altlarındaki çiftliklerde yetiştiriyormuş. Tekne bizi Con Thoi Son adında bir
köyün kıyısında bıraktı. Muz ağaçlarının arasında güzel bir yürüyüş yaparak
yemek yiyeceğimiz lokantaya ulaştık. Masalar 6 kişilik olarak ayarlanmış.
Rehber beni 5 kişilik bir gurup ile birlikte oturttu. Ödediğimiz ücrete göre
çok iyi bir yemek yedik. Masada bulunan yemeklerin nasıl yenileceğini
Vietnam’lı bayanlar tek tek gösterdi. Göstermekle de kalmayıp hazırlayıp bana
verdiler. Doğrusu Vietnam’lıların yabancılara karşı ilgisi ve misafirperverliği
olağanüstü.
Tekne turunun ardından at arabalarıyla köy gezintisi |
Köyün
içerisinde pirinçten ve hindistan cevizinden besin maddeleri yapımı ile ilgili
bir gösteri izledik. Pirinçin değirmenlerde suyu çıkartılıyor. Daha sonra
toplanan su hamur açar gibi merdanelerle açılıyor, güneşte kurutuluyor ve
yeniyor.
Yemekten
sonra yeniden tekneye binerek Mekong nehri boyunca ilerlemeye devam ettik.
Tekne nehrin geniş bölümünden sık bitkilerin bulunduğu dar bir kanala girdi.
Kanalda ilerlemeye devam edip arı yetiştiriciliği ile ünlenen bir köyde
geleneksel vietnam ballı çay molası verdik. Daha sonra sekizli guruplar halinde
kısa boylu atların çektiği araçlarla binerek bir gezinti yaptık. Köy halkının
bu işten para kazanması güzel olsa da atların haline acıdım. Cinslerinden mi
yoksa besinsizliklerinden mi ufak tefek kaldıklarını bilmiyorum ama hayvanların
düz yolda bile zorlandıkları hallerinden belliydi.
Meyve
molasında yine aynı gurupla birlikte oturdum. Geleneksel Vietnam halk müziği
performansını dinleyip tropikal meyvelerin tadına baktık. Vietnam tropikal
meyveler açısından gerçek bir cennet. Rehber burada bulunan piton yılanını
çıkartıp isteyenlerle fotoğraf çektirdi. Türkiye’de dahil her yerde bu tür
etkinlikler ekstra para kaynağı olarak görülür ama sanırım Vietnam halkının
henüz tam anlamıyla gözü açılmamış.
Son olarak 4
kişilik guruplar halinde elle kürek çekilen kayıklara binip ufak bir derede
gezinti yaptık. Kayıkların sürücüleri köyün kadınları. Kökleri suyun altında
kalmış hindistan cevizi ağaçlarının arasında insana huzur veren bir yolculuk
yaptık. Turun benim için en güzel anları bu derede geçirdiklerimdi diyebilirim.
Bir kez daha Vietnam’a yolum düşse Saigon’dan kaçıp birkaç günümü bu köylerde
geçiririm.
Bu tur çok hoşuma gittiği için ertesi gün de listede fiyatı uygun olan diğer tura katılmaya karar verdim ve Chai Be- vinh Long turu için 289000 dong ödedim. Ancak bu tur diğeri kadar hoşuma gitmedi. Turun içeriğinde bir öncekinde olduğu gibi yine, mekong deltasında tekne gezintisi, köy ziyareti, yemek ve çeşitli etkinlikler var ama tura katılmamın asıl nedeni olan yüzen pazar turistler için özel olarak yapılmış bir kaç motorun yanına yanaşmaktan ibaretti.
Yakın geçmişin en acımasız savaşlarından birine tanıklık etmek için ertesi sabah Saigon savaş kalıntıları müzesine gittim. 3 katlı müzenin her katı kasvet doluydu. Amerikalıların Vietnamlılara karşı acımasızlığını, savaştan etkilenen genç, yaşlı, çocuk herkesin çaresizliğini fotoğraf karelerinde, posterlerde, balmumu heykellerinde, silah kalıntılarında gördüm ve bir kez daha sam amcadan nefret ettim. Vietnam savaşı hakkında hiçbir ön bilgisi olmayan bir insan bile bu müzeyi gezdikten sonra yaşanılan orantısız güç hakkında bilgi sahibi olabilir.
Yakın geçmişin en acımasız savaşlarından birine tanıklık etmek için ertesi sabah Saigon savaş kalıntıları müzesine gittim. 3 katlı müzenin her katı kasvet doluydu. Amerikalıların Vietnamlılara karşı acımasızlığını, savaştan etkilenen genç, yaşlı, çocuk herkesin çaresizliğini fotoğraf karelerinde, posterlerde, balmumu heykellerinde, silah kalıntılarında gördüm ve bir kez daha sam amcadan nefret ettim. Vietnam savaşı hakkında hiçbir ön bilgisi olmayan bir insan bile bu müzeyi gezdikten sonra yaşanılan orantısız güç hakkında bilgi sahibi olabilir.
Tam müzeden
çıkmıştım ki yağmur bastırdı. Caddede biraz yürüyüp karşıma çıkan ilk kafede
bir kahve ısmarladım. Buralarda yağmur en fazla 15-20 dakika sürüyor ve
ardından açan güneş ortalığı daha bir fazla kavuruyor.
Bir sonraki
durağım Vietnam tarih müzesi oldu. İçerik olarak, çağlar boyunca Vietnam tarihi
hakkında paralardan giysilere, silahlardan tabletlere herşeyin sergilendiği bir
müze olmasına rağmen bana sıradan geldi. Müzede saat başlarında geleneksel su
kuklası gösterisi düzenleniyor. Ekstra bir ücrete tabi olmasına rağmen kukla
gösterisini izlemeye gelenler müze gezenlerden daha fazlaydı.
Vietnam
tarih müzesinin hemen yanında Saigon hayvanat bahçesi ve botanik bahçesi var.
Hayvanat bahçesine sırf girmiş olmak için girdim ama o kadar da kötü değildi. Hayvanların çoğu geniş alanlarda dolaşıyor. Botanik bahçesi ise Singapur'daki kadar olmasa da büyük ve bitki çeşitliliği oldukça fazla.
Grab uygulamasından bir mototaksi çağırarak Ha’nın mutlaka görmemi önerdiği Jade emperor pagoda’nın yolunu tuttum. Bu pagoda 2015 yılında Obama’nın ziyaret etmesinden sonra daha da ünlenmiş. Çok sayıda yerel halktan insan dini ritüellerini yerine getirmek için buradaydı. Dışarıdan çok cazip görünmese de içerisi koyu renkli ve loş koridorlarda ayrıntılı ahşap işlemecilik örnekleriyle dolu. Tütsü kokuları ve dumanlar arasında ibadetlerini yerine getiren insanlar farklı bir hava veriyor.
Grab uygulamasından bir mototaksi çağırarak Ha’nın mutlaka görmemi önerdiği Jade emperor pagoda’nın yolunu tuttum. Bu pagoda 2015 yılında Obama’nın ziyaret etmesinden sonra daha da ünlenmiş. Çok sayıda yerel halktan insan dini ritüellerini yerine getirmek için buradaydı. Dışarıdan çok cazip görünmese de içerisi koyu renkli ve loş koridorlarda ayrıntılı ahşap işlemecilik örnekleriyle dolu. Tütsü kokuları ve dumanlar arasında ibadetlerini yerine getiren insanlar farklı bir hava veriyor.
Bir süre nehir
kenarında oyalandıktan sonra yine Ha’nın görmemi tavsiye ettiği Ho chi minh
müzesine gittim. Vietnam bağımsızlık hareketinin lideri ve Vietnam’ın ilk
başkanının yaşamından kesitler sunan müzenin dış balkonundan güzel bir nehir manzarası
var.
Saigon'da deniz yok ama bir kaç tane havuz var. Ha'nın tavsiyesiyle en yerel olan havuzda bir öğleden sonramı geçirmeye karara verdim. 1. bölgeden 56 numaralı otobüse binerek navigasyonun yardımıyla Van Thanh isimli yüzme havuzuna ulaştım. Havuz güzel bir parkın içinde ve ortam nezih.
Akşama doğru Saigon'un en yüksek binası Sky tower'a gittim ancak en üst kata çıkmak için istenen ücret bana pahalı geldiği için girmedim.
Saigon hayvanat bahçesi |
Sky tower saigon |
Van Thanh yüzme havuzu |
O gece Ha, Thuan ve çocuklarla dışarı çıktık. Vietnam ile ilk tanışma yerim Saigon’da geçirdiğim dört günün benim için unutulmaz olmasında bu harika ailenin payı çok büyüktü. Eve döndüğümüzde ertesi günkü DaNang uçuşum için sırtçantamı toplarken yola çıktığımdan beri bir şekilde iletişim kurduğum ve bazısını burada yazmayı bile unuttuğum pek çok insanın aslında hayatıma ne kadar değer kattığını düşündüm.
Çağdaş Ali İhsan Çelebi
YanıtlaSilMüthiş faydalı oldu. Teşekkür ederim paylaşım için.
YanıtlaSilDaha önce bloğunuza rastlamadığım için şaşkınım,çok güzel yazılar ve deneyimleriniz oldukça faydalı
YanıtlaSilTesekkürler
Silinstagram hesabınız varmı??
YanıtlaSilwww.instagram.com/gezginogretmen
Sil