10 Mayıs 2016 Salı

Kahramanmaraş’dan Adana’ya farklı bir rota


Geçen haftasonu arkadaş ziyareti için Kahramanmaraş’daydım. Hazır gelmişken dönüş yolunu biraz değiştirerek hem Adana hem de Kahramanmaraş’ın ilçelerine uğradım. Her gördüğüm kahverengi tabelada ana yoldan çıkarak saklı güzellikler aradım. O yüzden, bu yazıda şehir merkezinde gezilecek yerler yok. Tam tersi, arkadaşıma sorduğumda memleketi olduğu halde “oraya ben bile gitmedim” dediği yerler var. Ayrıntılar için aşağıdaki rota haritama bakabilirsiniz.
Adana - Kahramanmaraş - Adana rotamız
Bir Adana klasiği olarak uçaktan inip kiralık aracımızı alır almaz soluğu kebapçıda alırız. Yine öyle yaptık. Adana’da kebabın yanında getirilen mezeler çok başarılı. İlk durak 55 km uzaklıktaki Karaisalı ilçesi oldu. Buraya asıl geliş amacımız TCDD’nin posterlerini süsleyen Varda Köprüsü ancak köprüye ulaşmak için Karaisalı ilçesinin içinden geçerek 15 km daha gitmek gerekiyor. 1907 ile 1912 yılları arasında Hicaz demiryolunun geçmesi için inşaa edilen bu köprüye Almanlar tarafından yapıldığı için Alman köprüsü de deniliyormuş.
Alman (Varda) Köprüsü
"Yel yok yeğen yel yok" diyordu amca :)
Gelmişken Kapılıkaya kanyonuna da uğradık. Sezon henüz başlamadığından olacak bilet kulübesi kapalıydı. Kanyon içindeki yürüyüş parkuru toplam 5 km. ve doğrudan Varda köprüsü’ne doğru yürüyorsununuz. Zaten Varda köprüsünden bakınca Kapılıkaya kanyonu görülüyor. Kanyonun 2.kilometresinde ufak bir şelaleye ulaşılıyor. Biz bu noktadan geri döndük.
Karaisalı tren istasyonu
Kapılıkaya Kanyonu

Alman Köprüsü'nden Kapılıkaya kanyonu görülebiliyor.
Karaisalı’dan hareket ederek Adana ve Osmaniye üzerinden Maraş’a vardık. Yolun büyük bölümü otoban. Ertesi sabah Maraş’dan ayrılmadan önce tavsiye üzerine kelle paça çorbası içmek için Lider Kelle Paça’ya gittik. Lezzet 10 numara. Fiyat sadece 6,5 lira. Yolu Maraş’a düşenlere tavsiyemdir.
Kelle paça harikaydı
Maraş’ın hemen çıkışında Ceyhan köprüsü tabelasını görüp sağa saptık. Köprünün olduğu alan mesire yeri olarak düzenlenmiş. Osmanlı döneminden kalma olduğunu tahmin ettiğim köprü hakkında mesire yerinin bekçisinden net bir bilgi alamadım. Herhangi bir bilgi tabelası da yok. Mesire alanının bulunduğu yerde bir de ufak oyuk var mağara niyetine.
Ceyhan Köprüsü,Kahramanmaraş Göksun yolu üzerinde

Menzelet baraj gölü
Ilıca'da gittiğimiz kaplıca
Bir sonraki durağımız olan Ilıca’ya doğru devam ettik. Etraf yemyeşil. Ilıca tabelasından döndükten sonra 20 km daha gitmek gerekiyormuş. Yol üzerinde Menzelet baraj gölü de güzel görüntüler sundu. Ilıca kasabası adı üstünde şifalı su kaynağından adını almış. Sorduk, belediyenin kiraya verdiği havuz 3 liraymış. Ayrıca bir de lüks otel varmış. Biz ucuz olanı tercih ettik. Maalesef tesis bakımsız. Su çok sıcak. Uzun süre kalmak imkansız.

Ilıca’dan ileride birkaç mağara daha var ama asıl planımızdan uzaklaşmamak için buralara gitmedik. Ana yola döndükten sonra “döngel mağarası”na devam ettik. Alan,gürül gürül suların aktığı bir mesire yeri. Yeşilin binbir tonunu görmek mümkün. Buraya herkes mangal için gelmiş. Sora sora mağaranın yolunu bulduk. Büyük ve küçük mağara var ama büyük mağara’nın ulaşımı zor ve içine girmek mümkün değil. Sadece girişini dik bir yamacın üzerinden görmek mümkün.
Döngel mağarası
Döngel mesire alanı
Mağara’dan dönerken su kenarında dondurma molası verdik. Burada tanıştığımız bir arkadaş  “Yeşilgöz” diye bir mesire alanından bahsetti. Denemeye karar verdik. Bazen yerel halkın tavsiyeleri çok işe yarıyor. Yeşilgöz’e ulaştığımızda su kaynağının bulunduğu bölümün rengi bizi kendine hayran bıraktı. Turkuaz rengi su göz kamaştırıyordu.
Yeşilgöz mesire alanı
Mustafa'nın keyfi yerine geldi.

Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesini geçtikten bir müddet sonra Tufanbeyli yönüne döndük. Yerşekilleri bu bölgede İç Anadolu bölgesinin karakteristik özelliklerini andırıyor. Tufanbeyli ilçesi Adana’nın en uç ilçesi. Şehir merkezine uzaklığı tam 130 km. İlçenin içinden geçerek Şar antik kentine ismini veren Şarköy’e doğru devam ettik. Antik kent, köyün içinde ve dışında kalmış çeşitli yapılardan oluşuyor. Köy halkı neyin nerde olduğu hakkında çok yardımcı oldu. Herhangi bir yönlendirme tabelası yok. Bir çok yapı halihazırda harabe. Anfitiyatronun bir bölümü günümüze ulaşmış. Ayakta kalan ve koruma altına alınmış bir kapı günümüzde bir evin bahçesinde. Yıkılan diğer taşlar da dağılmış biçimde duruyor. Günümüze büyük bölümü ulaşan ve restorasyonu yeni tamamlanmış en nadide yapı ise Kırık kilise. Velhasıl onunda bir çok kesme taşı köyün evlerine temel taşı olmuş.
Şar köyüne giden yolu ararken

Şar antik kenti; Kırık Kilise

Yaldızlı kapı

Anfi Tiyatronun ayakta kalan bölümleri
Havanın kararmasına yakın Tufanbeyli’den Adana’ya doğru yeniden yola koyulduk. Doğa bu bölgede çok cömert bir o kadar da çetin. Sürekli virajlar, tırmanışlar ve inişler birbirini izledi.İç Anadolu’yu Akdeniz’e bağlayan geçitlerden biri de bu yol üzerinde. Feke’ye kadar sadece 60 km olan yolu bazen 30-40 km hızla geçince Adana’ya devam etmek yerine geceyi Feke’de geçirmeye karar verdik. Bu sayede gece gelirken tabelasını gördüğümüz Köleli Kale’yi de ertesi sabah görme imkanı bulacaktık.

Adana’dan öğle saatlerinde kalkacak olan uçağımıza yetişmek için ertesi sabah erkenden kalktık. Köleli kale Feke’nin Tufanbeyli çıkışından 3 km ilerde. Tabeladan döndükten sonra 5 km daha tırmanılıyor. Köye vardığımızda yine kalenin yerini köy halkına sorduk. Kalenin sadece kalıntıları günümüze kalmış. Ciğerlerimize doldurduğumuz nefis dağ havasına ek olarak bir de kahvaltıya buyur edilince mutluluk tavan yaptı.

Kaleden kala kala bir kaç duvar kalmıştı ama dağlarda olmak güzeldi.

Sabahın köründe köylerine gelen bu iki ne idüğü belirsiz adama çay ve kahvaltı ikram eden Ahmet'le birlikte.
Dağ köyünden yola inişimizden sonra Kozan ilçesine kadar yine virajlı ve dar yollardan geçtik. Adana’ya yaklaşırken bizi karşılayan Çukurova, uzatmalı yolculuğumuzun da sonuna geldiğimizin habercisiydi.

2 yorum:

  1. Buraların Türkiye'de olduğuna inanmak zor geliyor. Fotoğraflar, geziniz ne güzel. Kızgınlıklarıma, ümitsizliklerime iyi geldi.

    YanıtlaSil
  2. Yorumunuz için teşekkürler. Çok haklısınız. Özellikle Yeşilgöz'ü görünce biz de durup düşündük Türkiye'de keşfedilmeyi bekleyen ne güzel yerler var diye.

    YanıtlaSil