Geçen haftasonu arkadaş ziyareti için Kahramanmaraş’daydım.
Hazır gelmişken dönüş yolunu biraz değiştirerek hem Adana hem de
Kahramanmaraş’ın ilçelerine uğradım. Her gördüğüm kahverengi tabelada ana
yoldan çıkarak saklı güzellikler aradım. O yüzden, bu yazıda şehir merkezinde
gezilecek yerler yok. Tam tersi, arkadaşıma sorduğumda memleketi olduğu halde “oraya ben bile
gitmedim” dediği yerler var. Ayrıntılar için aşağıdaki rota haritama bakabilirsiniz.
Adana - Kahramanmaraş - Adana rotamız |
Alman (Varda) Köprüsü |
"Yel yok yeğen yel yok" diyordu amca :) |
Gelmişken Kapılıkaya kanyonuna da uğradık. Sezon henüz
başlamadığından olacak bilet kulübesi kapalıydı. Kanyon içindeki yürüyüş parkuru
toplam 5 km. ve doğrudan Varda köprüsü’ne doğru yürüyorsununuz. Zaten Varda
köprüsünden bakınca Kapılıkaya kanyonu görülüyor. Kanyonun 2.kilometresinde ufak bir
şelaleye ulaşılıyor. Biz bu noktadan geri döndük.
Karaisalı tren istasyonu |
Kapılıkaya Kanyonu |
Alman Köprüsü'nden Kapılıkaya kanyonu görülebiliyor.
|
Karaisalı’dan hareket ederek Adana ve Osmaniye üzerinden
Maraş’a vardık. Yolun büyük bölümü otoban. Ertesi sabah Maraş’dan ayrılmadan
önce tavsiye üzerine kelle paça çorbası içmek için Lider Kelle Paça’ya gittik.
Lezzet 10 numara. Fiyat sadece 6,5 lira. Yolu Maraş’a düşenlere tavsiyemdir.
Kelle paça harikaydı |
Maraş’ın hemen çıkışında Ceyhan köprüsü tabelasını görüp
sağa saptık. Köprünün olduğu alan mesire yeri olarak düzenlenmiş. Osmanlı
döneminden kalma olduğunu tahmin ettiğim köprü hakkında mesire yerinin
bekçisinden net bir bilgi alamadım. Herhangi bir bilgi tabelası da yok. Mesire
alanının bulunduğu yerde bir de ufak oyuk var mağara niyetine.
Ceyhan Köprüsü,Kahramanmaraş Göksun yolu üzerinde |
Menzelet baraj gölü |
Ilıca'da gittiğimiz kaplıca |
Bir sonraki durağımız olan Ilıca’ya doğru devam ettik. Etraf
yemyeşil. Ilıca tabelasından döndükten sonra 20 km daha gitmek gerekiyormuş. Yol
üzerinde Menzelet baraj gölü de güzel görüntüler sundu. Ilıca kasabası adı
üstünde şifalı su kaynağından adını almış. Sorduk, belediyenin kiraya verdiği havuz
3 liraymış. Ayrıca bir de lüks otel varmış. Biz ucuz olanı tercih ettik. Maalesef
tesis bakımsız. Su çok sıcak. Uzun süre kalmak imkansız.
Ilıca’dan ileride birkaç mağara daha var ama asıl
planımızdan uzaklaşmamak için buralara gitmedik. Ana yola döndükten sonra “döngel
mağarası”na devam ettik. Alan,gürül gürül suların aktığı bir mesire yeri.
Yeşilin binbir tonunu görmek mümkün. Buraya herkes mangal için gelmiş. Sora
sora mağaranın yolunu bulduk. Büyük ve küçük mağara var ama büyük mağara’nın
ulaşımı zor ve içine girmek mümkün değil. Sadece girişini dik bir yamacın üzerinden
görmek mümkün.
Döngel mağarası |
Döngel mesire alanı
|
Yeşilgöz mesire alanı |
Mustafa'nın keyfi yerine geldi. |
Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesini geçtikten bir müddet sonra Tufanbeyli yönüne döndük. Yerşekilleri bu bölgede İç Anadolu bölgesinin karakteristik özelliklerini andırıyor. Tufanbeyli ilçesi Adana’nın en uç ilçesi. Şehir merkezine uzaklığı tam 130 km. İlçenin içinden geçerek Şar antik kentine ismini veren Şarköy’e doğru devam ettik. Antik kent, köyün içinde ve dışında kalmış çeşitli yapılardan oluşuyor. Köy halkı neyin nerde olduğu hakkında çok yardımcı oldu. Herhangi bir yönlendirme tabelası yok. Bir çok yapı halihazırda harabe. Anfitiyatronun bir bölümü günümüze ulaşmış. Ayakta kalan ve koruma altına alınmış bir kapı günümüzde bir evin bahçesinde. Yıkılan diğer taşlar da dağılmış biçimde duruyor. Günümüze büyük bölümü ulaşan ve restorasyonu yeni tamamlanmış en nadide yapı ise Kırık kilise. Velhasıl onunda bir çok kesme taşı köyün evlerine temel taşı olmuş.
Şar köyüne giden yolu ararken |
Şar antik kenti; Kırık Kilise |
Yaldızlı kapı |
Anfi Tiyatronun ayakta kalan bölümleri |
Havanın kararmasına yakın Tufanbeyli’den Adana’ya doğru yeniden
yola koyulduk. Doğa bu bölgede çok cömert bir o kadar da çetin. Sürekli
virajlar, tırmanışlar ve inişler birbirini izledi.İç Anadolu’yu Akdeniz’e
bağlayan geçitlerden biri de bu yol üzerinde. Feke’ye kadar sadece 60 km olan
yolu bazen 30-40 km hızla geçince Adana’ya devam etmek yerine geceyi Feke’de
geçirmeye karar verdik. Bu sayede gece gelirken tabelasını gördüğümüz Köleli
Kale’yi de ertesi sabah görme imkanı bulacaktık.
Adana’dan öğle saatlerinde kalkacak olan uçağımıza yetişmek
için ertesi sabah erkenden kalktık. Köleli kale Feke’nin Tufanbeyli çıkışından
3 km ilerde. Tabeladan döndükten sonra 5 km daha tırmanılıyor. Köye
vardığımızda yine kalenin yerini köy halkına sorduk. Kalenin sadece kalıntıları
günümüze kalmış. Ciğerlerimize doldurduğumuz nefis dağ havasına ek olarak bir
de kahvaltıya buyur edilince mutluluk tavan yaptı.
Kaleden kala kala bir kaç duvar kalmıştı ama dağlarda olmak güzeldi. |
Sabahın köründe köylerine gelen bu iki ne idüğü belirsiz
adama çay ve kahvaltı ikram eden Ahmet'le birlikte.
|
Dağ köyünden yola inişimizden sonra Kozan ilçesine kadar yine
virajlı ve dar yollardan geçtik. Adana’ya yaklaşırken bizi karşılayan Çukurova,
uzatmalı yolculuğumuzun da sonuna geldiğimizin habercisiydi.
Buraların Türkiye'de olduğuna inanmak zor geliyor. Fotoğraflar, geziniz ne güzel. Kızgınlıklarıma, ümitsizliklerime iyi geldi.
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkürler. Çok haklısınız. Özellikle Yeşilgöz'ü görünce biz de durup düşündük Türkiye'de keşfedilmeyi bekleyen ne güzel yerler var diye.
YanıtlaSil